Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 1-2 Aralık tarihlerinde "Pandemi Sonrası Dünya'da Uluslararası Düzen ve Değişen Dinamikler" temasıyla bu yıl 4'üncüsü düzenlenen TRT World Forum 2020'nin açılış konuşmasını gerçekleştirdi. Katılımcılara video konferans yoluyla hitap ettiği konuşmasında korona virüs salgınının hayatın her alanında derin izler bıraktığını ifade eden Erdoğan, özetle şunları söyledi:
DİJİTALLEŞME ÖNE ÇIKTI
Salgınla beraber ikili ilişkilerimizde, ekonomide, alışveriş yöntemlerimizde ve daha birçok alanda köklü değişiklikler yapmak zorunda kalıyoruz. Medya, siyaset ve uluslararası ilişkilerin de bu değişim dalgasından etkilendiğini görüyoruz. Bir süredir yükselmekte olan yeni medya araçları salgının ortaya çıkardığı tabloda daha da yaygınlık kazandı. Ticaretin yanı sıra basında da dijitalleşme öne çıkmaya başladı. Geleneksel medyanın etkisini yitirdiğini elbette söyleyemeyiz. Ancak yeni bir gerçeklikle karşı karşıya olduğumuzu da inkar edemeyiz.
KUTSALLARA SALDIRI ÜZÜCÜ
Suriye'de yüz binlerce sivilin kanını döken bölücü terör örgütü mensupları, Batılı sözde prestijli dergilerin kapağını süslüyor. Ama aynı olaylar daha sonra Avrupa'nın farklı ülkelerinde yaşanınca bize basın özgürlüğü dersi verenler üç maymunu oynadılar. Paris'in göbeğinde haftalarca süren sarı yeleklileri görmezden geldiler. Fransız polisinin göstericileri kör eden orantısız müdahalelerinden bahsetmediler. Benzer bir çifte standardın İsrail güvenlik güçlerinin Filistinlilere yönelik uygulamalarında da tekerrür ettiğini görüyoruz. Sokak ortasında katledilen Filistinli çocuklar sözüm ona bu bağımsız medya organlarında haber değeri taşımıyor. Şahsımı hedef alan iğrenç manşetleri ise söyleme gereği dahi duymuyorum. Bu tarafgirliğe aşinalık kazanmış biri olarak bizi asıl üzen, rencide eden kutsallarımıza yönelik saldırılardır. Medya organlarının İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığına bayraktarlık yapması utanç vericidir.
ÖNEMLİ SORUMLULUK DÜŞÜYOR
Basın özgürlüğü kılıfı altında sergilenen çirkeflikler, farklı din ve kültüre mensup insanların bir arada yaşama iradesini zehirlemektedir. Bu nobran tavra bir dur denilmezse bunun acısını Avrupa'yla beraber tüm insanlık çekecek. Bu konuda dünyaya açılan kapımız olan TRT World'e önemli sorumluluklar düşüyor. Uluslararası medyanın tekdüzeleştiği günümüzde TRT World haksızlıklara karşı haklının, zalimlere karşı mazlumun, adaletsizliklere karşı adaletin sesi oluyor.
BU DÜZENİN ADI ÖZGÜRLÜK DEĞİL
İnsanı maddi ve manevi varlığıyla bir bütün olarak gören dijitalleşme, hepimiz için hayırlı neticeleri beraberinde getirecektir. Ancak hiçbir denetimin olmadığı, keyfiliklere açık, hukukun dışında bir alan olarak algılandığında dijitalleşmenin bizi götüreceği yer faşizmdir. Bunun için dijitalleşme, özgürlüğün alanını genişletirken yeni adaletsizliklere yol açmamalıdır. Sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla bu konuda ciddi sorunlar yaşanmaya başladı. Mağdurlar çoğu kez şikayetlerini ulaştırabilecekleri ne bir muhatap ne de hak arayabilecekleri hukuki mecra bulabiliyor. Kötülük yapanın yanına kar kaldığı bir düzenin adı özgürlük olamaz. Devletlerin vatandaşlarını koruma gayesi ile attığı iyi niyetli adımlar ise hemen özgürlüklere müdahale parantezine alınmaya çalışılmaktadır.
'HER ŞARTTA VATANDAŞIMIZIN HUKUKUNU KORUYACAĞIZ'
KONUŞMASINDA sosyal medya şirketlerine Türkiye'de temsilci bulundurma zorunluluğu getirdiklerini hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Bunu yaparken de uluslararası hukukun bize tanıdığı yetki çerçevesinde özgürlük-güvenlik dengesini gözettik. Vatandaşlarımızı bilhassa da çocuklarımızı korumayı amaçlıyoruz. Temennimiz kendilerini hukukun dışında gören bu kurumların ülkemizin iyi niyetli çabalarına gönüllü destek vermesidir. Aksi takdirde Türkiye her şart altında vatandaşının hukukunu korumayı sürdürecektir."