ZAFER ŞAHİN
Uzun süredir ekonomik krizin pençesinde kıvranan Yunanistan'da hükümetin umudu Ege Denizi'nin altında yattığı varsayılan zengin petrol yatakları. Andonis Samaras başkanlığında kurulan koalisyon hükümetinin programında, Ege'de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmek ve bu denizde petrol aramak da yer alıyor. Toros Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz'a göre Yunanistan'ın Eşek ve Bulamaç adaları başta olmak üzere Ege'deki aidiyeti belirsiz ada ve kayalıklara sahip çıkma stratejisinin altında yatan nedenlerden biri de petrol. Uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan ve Genelkurmay Yunanistan-Kıbrıs Şube Müdürlüğü görevlerinde bulunan Yavuz, Yunanistan'ın 1973'ten beri Ege'de petrol aradığını ve boş adalara maaşla adam yerleştirdiğini açıkladı. Prof. Dr. Yavuz, sorularımızı yanıtladı:
- Ege'de Kardak krizinden sonra Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlar adeta dondurulmuştu. Fakat son dönemde Yunanistan'ın Türkiye kıyılarına yakın ada ve kayacıkları yerleşime açarak topraklarına katma stratejisi izlediğini görüyoruz. Ekonomik kriz içindeki Yunanistan neden yeni topraklar edinmek istiyor?
'AYNISINI YAPARIM' - Ne yapmak lazım sizce?
- Bu adacıkların hiçbirinde Yunanlılar tarafından yeni bir iskan yapılmaması konusunda uyanık olmamız gerekir. Olursa izleyecek, uluslararası hukuka uygun şekilde itiraz edecek, gerekirse protesto edeceksiniz. Tabii bunun için harp çıkarılmaz. Ama 'Sen bu adalarda yaptığın devlet uygulamalarını kaldırmazsan ben de şurada aynısı yaparım' denilebilir. 152 tane ada var Ege'de bu şekilde. Diplomatik lisanla ve biraz dikkatle bu iş başarılabilir.
- Ege'de petrol olduğuna dair bilimsel bir bilgi ya da araştırma var mı?
- Uzun yıllar donanmada görev yaptınız. 70'li yıllardan itibaren Yunanistan'ın Ege'de petrol aradığını söylüyorsunuz. Biz ne yaptık o yıllardan beri. Hiç petrol aramadık mı denizde?
- Aslında Yunanistan'ın petrol arama çalışmaları uluslararası hukuka aykırı. Çünkü iki ülke arasında 1976 yılında imzalanan Bern mutabakatına göre Ege'de kıta sahanlığı sorunu çözülene kadar uluslararası sularda, deniz dibinde araştırmalar yapılması yasak. Yani kimse petrol ya da doğalgaz arayamaz. Yunanistan 1973 yılında bir Norveç firmasına Ege'de petrol arama ruhsatı verince biz de Çandarlı gemisini çıkarmışız. Hepsi bu kadar.
'BİZ DE BOŞ DURMADIK'
- Yunanistan bir taraftan petrol arıyor bir taraftan da adaları yerleşime açıyor. Ne zaman başladılar adalara adam yerleştirmeye?
- Kardak krizi olduğunda ben Almanya Bonn'da deniz ateşesi olarak görev yapıyordum. O tarihlerde Yunanistan'ın 2 bin 500 mark aylıkla Ege'deki boş ada ve kayalıklarda yaşayacak Robinson Crusoe'lar aradığına dair istihbaratlar geliyordu. Hatta Atina'da çalışan Alman gazeteci Gert Hohwler bu konuyu detaylı olarak gazetesinde yazdı. Yani Yunanistan'ın o adalarla ilgili niyeti bugünün olayı değil. Bunun anlamı şu: Adamlar devlet uygulaması başlatarak 'buraların sahibi biziz' demeyi amaçlıyorlar. Maaşlı adamı oraya yerleştirecek, haftada bir ihtiyaçlarını gemiyle kendisine ulaştıracak vs. Tabii o dönemde biz de boş durmadık ve bazı tedbirler aldık.
- Neydi o tedbirler biraz açar mısınız?
- Bakın Kardak krizinden sonra Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde Yunanistan-Kıbrıs Şubesi kuruldu. Ben de bir dönem şube müdürü olarak görev yaptım orada. Genelkurmay'daki en kuvvetli şubeydi. Üniversitelerden bilim adamları, donanmanın en kıymetli subayları orada toplandı. Bizden önce bu adalarla ilgili başlatılan arşiv çalışmasını tamamladık. Bütün adaları tek tek fişledik, yani buralarda Türkiye'nin bir devlet uygulaması olmuş mu diye baktık.
- Yani kaderine terk etmedik diyorsunuz o adaları?
- Kesinlikle kaderine terk etmedik. Kardak da dahil o 152 adanın tamamı tartışmalı olarak duruyor. Bu sorunun çözülmesine değil ama dondurulmasına katkı sağlayan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim bunu. Benim Genelkurmay Yunanistan-Kıbrıs Şube Müdürü olduğum dönemde, 1999'da Avrupa Birliği'nin (AB) Helsinki Zirvesi gerçekleştirildi. O zirvede bize 2004 yılına kadar Yunanistan'la aramızdaki sorunları çözmemiz için süre verildi. Biz oturduk şubede, durumdan vazife çıkardık ve Ege'de Güven Artırıcı Önlemler Paketi'ni hazırladık. Bir anlamda Yunanistan'a barış taarruzunda bulunduk. İsmail Cem Dışişleri Bakanı idi. O paket sayesinde 10 yıldır Ege'de birkaç istisnayı saymazsak hiç gerilim olmadı. Ha sorun çözüldü mü? Çözülmedi, çünkü bu sorunların çözmek öyle kolay değil. Her iki ülkede hükümetleri götürecek kadar karmaşık ve çetrefilli bir iş bu.
'KIYILARIMIZA YAKINLAR'
- Dondurulmuş sorunlar yeniden önümüze gelmeye başladı bile. Uluslararası hukuk ne diyor bu adaların durumuna?
- Türkiye ile Yunanistan arasındaki adalar sorununa ışık tutacak 1998 tarihli bir uluslararası mahkeme kararı var aslında. Eritre ile Yemen bir dönem Kızıldeniz'deki aidiyeti bilinmeyen adacıklarla ilgili karşı karşıya geldi. Uluslararası mahkeme, Lozan Antlaşması'nın 16. maddesine atıf yaparak bir karar verdi. Mahkeme öncelikle adalar üzerinde hangi ülkenin devlet uygulaması yaptığına bakılmasını karara bağladı. Yani kim o adayı iskana açmış, bir deniz feneri, depo vs. bir şey yapmışsa avantajlı sayılacaktı. Eğer ada üzerinde bir devlet uygulaması yoksa, coğrafi olarak hangi ülkeye yakın olduğuna bakılacaktı. Bu karar bize ışık tutan bir içtihat aslında. Adaların büyük bölümü coğrafi olarak bize yakın. Bu durumda bizim Yunanistan'ın oraları yerleşime açmasına, devlet uygulaması yapmasına engel olmaktan başka şansımız yok. Girit'in güneyindeki Gavros adası aslında aidiyeti belirsiz bir adaydı. Ancak adamlar orada devlet uygulaması başlatarak adaya sahip oldular.
- Yunanistan'ın en son Eşek ve Bulamaç adalarını yerleşime açtığı biliniyor. Bu iki adanın hukuki durumu nedir?
'Batı Anadolu ve Karadeniz'i ilhak hayalleri kuruyorlar' - İki ülke arasında neredeyse 100 yıldır devam eden ve bir türlü çözülmeyen çok sayıda sorun var. Nasıl aşacağız bunları, bir ümit var mı?
- Zor görünüyor sorunları aşmamız. İki ülke arasında kamuoyunun bilmediği başka sorunlar da var aslında. Benim de Genelkurmay'da Yunanistan Şube Müdürüyken öğrendiğim bir olayı anlatayım size. Adamlar kendi meclislerinden 'Pontus Rumları Soykırımını Anma Günü' diye bir karar çıkarmışlar. Yani Karadeniz'deki Rumların Türkler tarafından katledildiğini iddia ediyor ve bunu meclis kararı ile ilan ediyorlar. Aynı şekilde İzmir ve Batı Anadolu Rumları Soykırımı diye bir şey icat etmişler ve bir karar da onun için çıkarmışlar. Türk kamuoyu bunları bilmiyor. Her iki sözde soykırım için anıtlar bile dikmişler. Bir zamanlar Suriye Hatay'ı kendi topraklarında gösteren haritalar basardı. Şimdi Yunanistan Batı Anadolu ve Karadeniz'i ilhak hayalleri kuruyor. Adamlar ciddi ciddi düşünüyor bu konular üzerine.
Urlalı Yunan amiral
Toros Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Yunanlılar ile ilgili gözlemlerini şöyle anlattı: "1994'te Almanya'da deniz ateşesi olarak görev yapıyordum. Yunanistan'ın deniz ateşesi ailesi Urla'dan göç etmiş bir amiraldi. Entelektüel bir askerdi, çok uzun sohbetlerimiz olurdu. Bir Yunanla konuşmak, yemek, içmek güzeldir ama iş milli meselelere gelince elini versen kolunu alamazsın. Sürekli Urla'daki topraklarından bahseder ve iç geçirirdi. Ben tipik bir Yunan karşıtı değilim ama onları çok iyi gözlemleme fırsatı buldum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim sokaktaki bir Yunanlı ile cumhurbaşkanlığı makamındaki bir Yunanlının kafası milli meseleler söz konusu olduğunda aynı şekilde çalışır. Yani hiçbir farkları yoktur. Hepsinin kafasında Megala İdea var. Balkanların büyük kısmını, Anadolu'nun yarısını, Karadeniz'i ve Kıbrıs'ı kendi toprakları olarak görüyorlar."