Hava kapalı... Pus gökyüzünde, güneş yüzünü göstermiyor... Usulca esen meltemin dışında onların sesi yankılanıyor gökyüzünde... Çanakkele'den Gebze'ye geçen feribotun asıl sahipleriydi onlar... Bizler ise sadece yolcu... Deniz, gökyüzü ve sonsuz maviliğin sahipleriydi onlar... Issız denizlerde yalnız balıkçıların tek dostuydu havada süzülen martılar. Balıkçılar gibi ekmeğini denizden çıkarıyorlardı. 19 Mayıs Feribotu ile karşı kıyıya geçerken kılavuz oldular bizlere, puslu havada ıssız denizde. Çanakkale Boğazı'nın gizemli havasında tek istekleri hırçın sulardan çıkarmakta zorlandıkları aşlarıydı 'Özgürlüğün Melekeleri'nin... Bizler, feribotta yolculuk yapanlar destek olduk, onlara bu kısa yolculukta. Simitlerimizi paylaştık... Ve gördük, bir lokma ekmek uğruna neler yapılabileceğini... Ve insanoğluna ne kadar yakın olduğunu "Özgürlük Melekleri"nin.... Her simit tanesini yakalarken sanki teşekkür ediyorlardı 19 Mayıs yolcularına... Bazısı savrulan simit parçalarını havada kapıyor, bazısı da biraz daha cesaretli direkt elden alıyor kendisine sunulan aşını. Onlarca yolcu, "Özgürlüğün Melekleri"ne aş vermek için sıraya girmişti, Çanakkale'de... Bir lokma misafire, bir lokmada ev sahibine... O tarih yazılan boğazda geçmişte yankılanan top sesleri yerine 'Özgürlüğün Melekleri'nin dostane sesi çınlıyordu... Gebze'ye ulaştığımızda üstümüzde uçan binlerce ev sahibi bizi yeni yolculuğumuza uğurluyordu.. Hayat paylaştıkca güzelleşiyor... Havada uçan bir martıya atılan minik bir simit parçası, yolda gördüğümüz herhangi bir canlıya verdiğimiz bir parça yemek!... Unutmayalım onlar bu doğanın gerçek sahipleri...