SELAMİ KALAY
Manisa'nın Gördes ilçesi sınırları içerisindeki Tavşanalanı platosu, yer altı sularının yoğun olarak yüzeye çıktığı bir bölge. Çevredeki Dağdere, Çiçekli, Kayacık beldeleri ile Gördes'in bir kısmı, içme suyunu bu doğal kaynaklardan sağlıyor. İzmir'in de 2050 yılına kadar su ihtiyacını karşılaması beklenen dört barajdan birisi olan Gördes barajı tamamlanarak İzmir'e su verilmeye başlanmış. Aynı bölgede yapılması planlanan Çağlayan barajına 2014, Başlamış barajına 2016, Düvertepe barajına ise 2020 yılında başlanması öngörülüyor. Büyük bir bölümü ormanlık olan Tavşanalanı bölgesinde kurulacak olan bu dört barajın ortasında ise bir nikel madeni faaliyet gösteriyor.
Açık ocak sistemiyle işletilen madenden çıkarılan cevher, bu güne kadar, İzmir limanından Yunanistan ve Makedonya'ya ihraç edilmiş. 2008 yılında el değiştiren madenden çıkarılan cevherin, yerinde işlenerek nikel ve kobaltın ayrıştırılması gündeme gelince, köylüler ve çevre kuruluşları yasal yollara başvurarak itirazlarını dile getirmişler. Kullanılacak olan sülfürik asitin çevreyi ve içme suyu kaynaklarını kirleteceğini dile getirmişler.
GÜNDE BİN TON ASİT
Nitekim geçtiğimiz hafta, maden firması tarafından Çin'den getirilen 738 ton ağırlığındaki dev kazana, "Cehennem Kazanı" ismini vererek, Gördes-Demirci yolunda bir miting düzenlediler. 264 tekerlekli özel bir taşıma aracı üzerindeki dev kazanın ormanlık alana gelip dayandığını, ağaçları kesmeden yola devam edemeyeceğini, aslında asit kullanarak yapılacak bu madenciliği istemediklerini, ocağın kapatılmasını talep ettiler. Gördesliler Çevre, Kültür ve Tarih Derneği avukatı İbrahim Büke'nin anlattıkları;
"Gördes bölgemizde, 2000'li yıllardan itibaren Nikel madeni rezervi tespit edildi. Madene 2010 yılında ÇED raporu almışlar. Bunlardan bizim haberimiz yoktu. 2012 yılında bir karşı rapor hazırlattık. Günde bin ton sülfürik asit kullanılarak, 600 metreküplük bir kazanın içerisinde, toprağın 270 derecede ısıtılarak nikel ve kobaltın ayrıştırılması, kalan yüzde 99,63 ünün, yani posanın, Hanpaşa köyündeki 800 dönümlük atık havuzuna boşaltılması şeklinde bir üretim başlayacak. Kesilen ağaç, tahrip edilen doğanın dışında, asitle yoğrulmuş atık toprağın, daha sonra doğaya ne gibi zararlar vereceğini araştırdık. ÇED raporunu incelediğimizde, 5 mm. lik bir membranla geçirmezlik sağlanacağı iddia edildiğini gördük. Uzmanlara götürdük, onlar da hiçbir surette sızdırmazlık engellenemez dediler. Önce hafif, sonra hızlı bir şekilde yer altı sularına karışacaktır. Ayrıca, buharlaşmayla oluşacak asit yağmurları ile yer altı sularına arsenik karışması gerçekleşecek. Kalemoğlu ve Kayacık beldelerinde, sular şimdiden içilemez durumda. Valilik tarafından belediyeye resmi yazı gitti, suyu vatandaşa içirmeyin diye. Biz dava sürecinde öğrendik ki, bu ocak Gördes içme suyu barajının su havzası içerisinde. Bu baraj İZSU'ya devredilmesine rağmen İZSU bu konuya müdahil olmadı. Çevre Bakanlığı da kabul etti ocağın su havzası içerisinde olduğunu. Buna karşılık İZSU köylülere, zirai gübre ve ilaç kullanmayacaksın, sadece organik tarım yapacaksın dedi. Dava ettik, dönüm başına 500 TL. para kazandık. Dosya şu anda Yargıtay'da. Onanırsa İZSU iki milyara yakın tazminat ödeyecek. Hazır yürürlükte bir yönetmelik var onu uygulayıp madene izin vermemesi gerekiyor. Su güvenliğinin sağlanması için, dört tane barajın ortasındaki bu madenin kapatılmasını istiyoruz. Derneğin İzmir temsilcisi İbrahim Balıklı da görüşünü şöyle açıklıyor;'' Maden çıkarılmasına karşı değiliz ancak doğaya, yaşama zarar vermeyecek teknolojiler bulununcaya kadar bu yöntemler uygulanmamalıdır."
Turgutlu Çevre Platformu sözcüsü Avukat Hasan Namak da aynı sorunu Çal Dağında yaşadıklarını belirterek, sekiz yıldan beri hukuk mücadelesi verdiklerini ancak, son dönemde yeni firmaya orman tahsisi yapıldığını açıkladı.
"Çal dağı nikel madeninin ÇED raporunu da aynı firma hazırladı. Raporda alternatif üretim tekniklerini sıralıyor. Turgutlu Çal dağında açık liç metodu kullanacağız çünkü, sülfürik asit ile üretim tekniği çevreye daha zararlı, daha pahalı bir tekniktir. Daha çok enerji kullanılmasını gerektirir, işletme maliyeti daha fazla, ilk kurulum maliyeti daha fazladır diyor. Aynı firma, Gördes nikel madeni için de ÇED raporu hazırlıyor ve diyor ki; Gördes'te açık metodu tercih etmiyoruz, doğaya zarar veren bir tekniktir. O yüzden kapalı kazan metodunu tercih ediyoruz. Turgutlu Çaldağı'nda son bir iki yıldır, yeni firma tarafından iki yüz binden fazla ağaç kesilmiş durumda. Toplam iki milyon ağaç ve fidan kesilme riski altında. Bilimsel raporlarda bu maden ocağının, yetmiş kilometre çapında bir alanda atmosferik etkisi ve yer altı sularında risk içerdiği belirtiliyor. Bu da şu demek, Eşme'den Çeşme'ye kadar, en verimli tarım arazileri tehdit altındadır."
TOPRAĞIMI VERMEM
Dağdere kasabasından çiftçi Mehmet Sungur da, "1943'te askere gittim. Çanakkale'de dedelerimin kan döke döke aldığı toprağımı kimseye vermem. Ben yetimlikten büyüdüm. Toprağımdan yedim, devletten maaş almadım, almak da istemiyorum. Kendi kazancımla yiyorum. Toprak bizim, toprağımızı vermeyeceğiz kimseye, vatanım için varım. Tarlamın içinden yol geçmiş, genişleteceğiz diyorlar, geçemiyorlar mı yoldan? Bizi rahat bıraksınlar" diyor.