İzmir'de sonbahar havası var. New York ise kış yağmurlarına başladı. Ancak burada kışın gelişi yağmurdan değil en çok vitrinlerden anlaşılıyor
Dopdolu geçen bir haftadan sonra sizlere yine iyi pazarlar. Umarım mutlu bir pazar sabahında mutlu bir şekilde bulmuştur mektubum sizi. İzmir artık sonbahara hatta kışa hazırdır. Aldığım haberlere göre havalar İzmir farkı ile güzel güzel gitmeye devam ediyor.
Buralar ilk defa bir kış yağmuru geçirdi bugün ve bu akşam.
Demet (Sağıroğlu), Ekmel (Anda) ve Cumhur'la akşam yemeği için Orhan Yeğen'in ünlü 'Şip Şak' restoranına gittik. Giderken fena bir yağmur vardı, sırılsıklam bir halde vardım mekâna. Malum yağmuru ve de yağmurda yürümeyi çok sevdiğimden. Akşam yine yürüyerek eve döndüm. Bu kez bir ilkbahar yürüyüşü yaptık. Böylece bu hafta bir kaç yıl öncesine kadar Amerika'nın vazgeçilmez sahne sanatçısı Cumhur'un burada olduğunu söylemiş oldum. Yıllar sonra geldiği NY'ta 1 hafta çarçabuk bittiği ve dönmesi gerektiği için Cumhur'la son turları yapıverdik. 'Şip Şak'ın en iyi Türk restoranlarından biri olduğunu daha önce bir kaç kez yazmıştım. Sahibi (yıllarca evvel söyleşi yaptığım) Orhan (Yeğen) ile sohbet ve ardından o süper menü... Hakikaten doyulmaz oluyor. O kadar çok hatırayı peş peşe dinlerken, başta dil börek çeşitleri, beyin salatası, enginar, kokoreç, ciğer vs. giriş yemeklerini yemek nasıl doyurmaz sizi? Bir de ardından sizin iyi galeyana gelip süper bir yemek hazırlanınca tadından geçilmiyor Orhan Yeğenin şaheserleri. Bir de bir de Cumhur'un Yeğen'le çalışmaları çıkınca ne hatıralar çıktı ne hatıralar... Seni buralarda Türk mutfağının hakiki güzelliklerini sergilediğin için candan tebrik ediyorum Orhan Yeğen...
Geçenlerde herkesi bilhassa değerli kişileri çok önemseyen ve her fırsatta değerlendiren Ekmel Anda, dayanamadı giydiği aşçı gömleğini imzalattı Orhan Yeğen'e...
GÖZLERİMİZ DOLDU
Yıllar yılı büyük bir hazla yaptığım animasyonlarda ne güzellikler yaşamış ve yaşatmış olan ben meğer ne güzel eventlere imza atmışım. Canım kardeşlerimle ilk kez yaptığımız gösterilerden biri de İrlanda'nın bizim Anadolu Ateşi'ne bile ilham veren 'Lord of the Dance'e gittim hem de bu gösteride her gün yer alan Levent'le (Urhan.) İkimizin de gözleri doldu. O an bir kez daha sanatı, sanatçıları kalpten alkışladım. Düşünün bizimkiler (dansçı değil ama çok becerikli ve başarılı bir ekipti) haftalar hatta aylarca bu danslardan birini çalışıp sahneye koyabilmişlerdi. Sonuç... Mükemmeldi. Ama gündüz gece provalar ciddi ciddi yapılmaktaydı. Bir de 2 saate yakın bu başarılı performansı görünce bizim heyecan ve takdirlerimizi anlarsınız. Buradan yıllarca çalıştığımız koreograf Luciano, koreograf Selda Can, Anna, Murat Keylansoy, Yaprak, Levent Urhan, Akıncı, Mete Olcaydu, Ömer Yılmaz, Sedat Temiztürk, Zehra, kaybettiğimiz Buba, Batu ve bütün çocuklarımı o anda gururla andım. Ne güzel bir ekipmişiz, ne güzellikler yapmış ve sunmuşuz. O yüzdendir umarım hala nerede karşılaşırsam o dönemde bizde konuk olan insanlar hala yanımıza gelip o günleri anarlar.
Daha geçenlerde Ekmel Anda'nın evindeki bir davette bir delikanlı yanıma geldi "Siz Besim Bey misiniz?" diye sordu. "Evet" cevabını alınca hemen bir numara çevirdi, babasını aradı. İkimizi konuşturdu. Meğer ailece 3 haftada bir bizim bulunduğumuz tatil köyüne sırf bizim şovlar için gelirlermiş. Şu an İzmir'e yerleşmiş eski bir dostum var. Nural... NY'ta okuyan oğluna ev kiralamaya geldiler. Dünya efendisi oğulları meğer bizim yakın takipçimizmiş. Bir kaç gün tüm aileyle birlikteydik, tatil köyümüzün hemen karşısında "Cafe Mentol' diye çok güzel bir kafeleri vardı. Günün tüm tatil dakikaları oradaydı animasyon ekibimiz. Ne kadar iyi bir grup olduklarını ve bir daha da böyle bir ekibin toplanamadığını konuştuk. Eğlendirmek, eğlenmekten çok daha zor ve zahmetli. Ama bunu enerjinle yaptın mı başarılı olabiliyorsun.
Neden döktüm içimi bilemem ama tek bildiğim hep söylediğim pozitif olabilmek başarılı olmanın 4'te 3'ü gibi geliyor bana. O yıllara gitmişken bir küçük anı daha geliverdi aklıma. Bir gün İstanbul'da çok 2 çocuğu ve annesi ile çok güzel bir hanıma rastladım. "Aaaa Besim Bey beni tanıdınız mı?" diye sorunca, terzilik yıllarımda gelinliğini mi dikmiştim, bir arkadaşımın kızı mı, diye düşünürken, "Hatırlamadınız mı, beni mini klüpte prenses seçmiştiniz... 6 yaşındaydım." deyince annesi, çocuklar dahil gülmeye başladık. "Kızım seni annen görmese bu kadar yıl tanımaz, ben nasıl..." deyivermiştim. Güzel yıllardı... İyi ki o yılları yaşamışız böyle dolu dolu. Şimdi tüm dünyada ruh mu kalmadı bu yeni icatlarla, ne bileyim yok böyle güzellikler ki anılar olsun...
TWYLA THARP'IN 50. YILI
Fazla fazla nostalji yaptım gelelim bugünlere... Twyla Tharp... Portland'lı 74 yaşındaki bu balerin annesi piyano öğretmeni, kendisi keman, piyano, davul çalıyordu. Ardından okullarda dans dersleri vermeye başlamış. 1963 NY Barnard Koleji'ne transferi ile dans okulunu açıyor ve yüzlerce dansçı yetiştiriyor. Amerikan balesine çok yararlı eserler veriyor ve sahneye koyuyor. Bunlardan biri Broadway'de "Singing in the Rain'... Bu çok değerli sanatçının 50. sanat yılı kutlaması Lincoln David H. Koch salonunda yepyeni bir eseri ile oldu geçen akşam. Oradaydım, ilk bölümünde klasik bale adaptasyonu ikinci bölümünde ise kendisine has kostüm ve dansları ile inanılmaz bir ilke imza attı ve dakikalarca ayakta alkışlandı, Twyla Tharp.
Dün öğlen buradaki çok sevdiğim İzmirli ailelerden Nesli ve Sunay Ciner ile ilk defa Ramen Restoranı'na gittim. Ramen nedir? Evet, ben de ilk defa tattım. Japon tarzında bir çorba yemeği desem doğru olur. Deniz mahsullüsü, sadesi, etlisi var. Ve de ayrı çeşitleri tabii ki. Son trend imiş ki ağzına kadar dolu dolu idi Long Island City'deki restoran. Yemekten sonra gelen dondurma bile yeşil sebzeli ve fasulyeli idi. Ve de çok lezzetli idi. Organik menülere dönüşülen bugünlerde çok daha 'in' olacağını sanıyorum Ramen mutfağının.
Son günlerin NY renklerinden Noel'in yaklaşması ile yollar geceleri gündüz kadar aydınlık ve de vitrinler, ah o dakikalarca önünde durup seyrettiğiniz o rengârenk muhteşem vitrinler... Özel partilerle açılışları yapılan vitrinler... Elimden geldiği kadar bugün, haftaya ve yenileri açıldıkça günü gününe hepsini paylaşacağım sizlerle. Her gününüz rengârenk olsun dilerim. Tabii ki sevdiğiniz renklerle....
BESİM KAZADO