AB uzlaşmaya varacak, G-20 AB'ye destek verecek ve sonunda piyasalar kendine gelecek beklentileri de geçerliliğini yitirmek üzere. Bir türlü olmuyor. Hani, çalışmayan arabaya "hadi bir el atın yokuş aşağı" derler ya. İttir kaktır araba el katkısıyla çalıştırılmak istenir. İşte bizimkisi de o hesap. Uluslararası spekülatörler yani para sihirbazları bağırıyorlar medyada "Hadi bir el atın" diye ama piyasalar bir türlü toparlanamıyor.
Bu hafta iç içe iki önemli gelişme piyasaların yönünü belirliyor. Birincisi, Avrupa'nın şımarık çocuğu rolünü oynayan Yunanistan, AB'nin, lehine alınan kararları referanduma götüreceğini açıkladı. İkincisi ise, Japonya Merkez Bankası'nın (JMB) yenin aşırı değerli gidişini durdurmak için bir kez daha piyasaya müdahale etmesi idi.
Dünkü yazımda detaylarını vermiştim. AB ülkeleri Yunanistan'ı uçurumun kenarından almak için resmen seferberlik ilan ederek, hatta kendi vatandaşlarını da karşılarına almak pahasına önlemler almaya çalışıyorlar. Yunanistan'ın borçlarının bir kısmının silinmesi yönünde uzlaşı sağlandı sayılır. Tabii, başta Almaya ve Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinin böylesine fedakarlık yapmalarının nedeni "Yunanistan'ın derin hatırı" değil elbette. Amaç, domino etkisini minimize etmek. Çünkü Yunanistan hazinesinin ihraç ettiği tahviller sadece Yunan bankalarında değil, hemen hemen tüm Avrupa bankalarının aktiflerinde bulunuyor.
REFERANDUM BELLİ!
Bu yüzden, Yunanistan'ın iflas etmesi sonucunda bazı bankalar da ödeme güçlüğüne düşecekler. Yunanistan Başbakanı Papandreu halkına kemer sıkmak isteyip istemediklerini soracak. Zaten, Yunan halkının yanıtı belli değil mi? Aylardır sokaklara dökünmüş acı ilaç içmek istemediklerini dile getiriyorlar.
Piyasaları etkiyen diğer unsur, doların yeniden ivmelenmesi. Merkez Bankası son açıkladığı "eylem planı" sonrasında doların ateşinin düştüğünü varsayıyor. Bu yüzden dolar satım ihalesi yapmadı. Ancak, küresel gelişmeler doların ateşini yeniden yükseltmiş gibi görünüyor. Japonya bir kez daha yenin dolar karşısında değer kazanmasını engellemek için döviz piyasasına müdahale etti. Gerçekten yen dolar karşısında 74 seviyesi ile en yüksek değer ulaşmıştı hafta başında. JMB dolar alıp yen vermesi ile 78-79 bandına geriledi. Tabii, doların bu atak sonrası ivmelenmesi sadece Japonya sınırları içinde kalmadı, hızla küresel düzeyde yayıldı. Kurlardan tutun emtia fiyatlarına, hisse senedi piyasalarından tahvil faiz oranlarına kadar geniş yelpazede etkisini gösterdi.
YÜKSELİŞ SÜRER Mİ?
Kritik sorumuz, dolar yükselmeye devam eder mi? Evet yükselme olasılığı var, bir kez daha 1.85'lere gidebilir. Eğer Merkez Bankası döviz satım ihaleleri ile devreye girerse yükselme olasılığı düşer. Büyük olasılıkla dolar 1.75-1.80 bandında dalgalanacak gibi görünüyor.
Piyasalarda en büyük sürprizi tahvil ve bonolar yaptı. Bu yılın bütçesi faiz ödemelerine rağmen fazla veriyor, aynı zamanda borç stokunun milli gelire oranı düşüyor... Tüm bunlara rağmen "risk primi" olarak tanımladığımız tahvil faiz oranları yükseliyor. Şu sıralarda yüzde 3.5 civarında yükselişle iki hanelere tırmandı gösterge tahvil faiz oranı. Yükselişin nedeni risk algılamasındaki değişiklik değil, özellikle yabancıların hisse senedi gibi tahvil pozisyonlarından da çıkmaları. Ben bu yükselişin geçici olduğunu yeniden yüzde 9'lar seviyesine gerileyeceğini bekliyorum.
Son olarak hisse senetlerine bir göz atalım...
İMKB, ben yazımı tamamlarken 54 bin 400 düzeyinde seyrediyordu. Bir günlük kayıp yüzde 3.5'larda idi. İMKB 100 Endeksi önce 55 bin desteğini, ardından 54 bin 650 desteğini kırdı. 54 bin 100'de üçüncü destek noktası var. Eğer bu seviyenin altına inmez, tutunursa 56 bine kadar çıkabilir.
Sözün özü, ABD ve AB ekonomileri düzelmedikçe benzer yazıları yazmaya devam edeceğiz.