Dostlar arkadaşlar vardır, gün gün, ay ay, yıl yıl birlikte yaşamış, sevinci ve hüznü paylaşmış, iyi günlerde de kötü günlerde de omuz omuza olmuşsunuzdur. Ama "hadi anlat dostunu, yaz arkadaşını" dendiğinde uzun bir duraksama yaşarsınız.
Anlatacak, yazacak o denli olay ve konu vardır ki, hangi birinden başlamak gerektiğinde zorlanırsınız.
Hele o anlatmak istediğiniz dost, yazmak istediğiniz arkadaş tüm İzmir'e, hatta Türkiye'ye mal olmuşsa, işiniz hiç de kolay değildir.
İşte tüm İzmir'e hatta Türkiye'ye mal olmuş Sancar Maruflu böyle dostlardan, arkadaşlardandır.
O, tüm İzmirlilerin bin yıllık dostu, arkadaşı, kardeşi, babasıdır.
Yaşamında sevinçler de vardır, hüzünler de...
Sevinçlerini tüm çevresiyle, İzmirle, Türkiye ile paylaşmış, hüzünlerini ise, "Hüzün mü, en çok yakışandır bizlere" diyerek kendine saklamıştır.
***
Gençliğinde pisinlerde yüzücü, pistlerde atlettir. Gazetecilik, halkla ilişkiler, sosyal ve siyaset bilimi eğitimleri almış, belediyecilik anlayışını, protokol müdürlüğünü sanata dönüştürmüştür.
Türkiye'nin ilk ve sayılı halkla ilişkiler uzmanlarından olmuştur.
Televizyonların en çok izlenen programlarına imza atmış, gazete yazılarıyla unutulmazlar arasına girmiştir.
Ama daha önemlisi onlarca vakıf, yüzlerce dernek başkanlığı yaparken "İzmirlinin ölüsüne dirisine de koşan" bir gönül adamı olarak ünlenmiştir.
***
Gazetecilik ve yazarlığında çileler de yaşamış, zirvelere de kurulmuştur. Çelebi ve insan yanı ile çilelerini kimselere yansıtmamış, kurulduğu zirveleri ise hep dostlarıyla paylaşmıştır.
İzmir'in tarih, ekonomi, sosyal, kültürel ve spor alanlarında hangi tür etkinlik yapılır, anma töreni düzenlenirse bilin ki orada "Sancar Maruflu" imzası vardır.
O gönül adamı, İzmir aşığı, Türkiye sevdalısı, tepeden tırnağa kuvvacı ve dillerden düşmeyecek bir destan adamı.
Sancar Maruflu ile 7 Mayıs Cuma gecesi Bostanlı İskelesi üstündeki Altın Balık Restoran'da birlikte olacağız.
Paslanmaz bir yürekle sevdiğimiz Sancar Maruflu'ya o gece tüm İzmirliler olarak "ödenemez borcumuzu" sevgimizi ve sevdamızı, dostluğumuzu sunarak bir parça olsun ödemeye çalışacağız.
7 Mayıs'ta yıllarca dillerden düşmeyecek bir şarkı, bir destan yaratacağız.
Tekerlekli sandalye ve bir şair
3 Mart 1948 yılında Seydiler köyünde doğan Zeynep Yalçınkaya, Bursa Kız Öğretmen Okulu'nu bitirdi.
1967 yılında ilkokul öğretmeni olarak Eşen'e atandı.
18 yaşında geçirdiği menenjit hastalığı nedeniyle, 30 yaşında hayatının geri kalan bölümünü tekerlekli sandalyede devam ettireceği gerçeği ile yüzleşti.
Bu hastalığa rağmen, öğretmenliği bırakmadı.
30 yıl boyunce tekerlekli sandalyede öğretmenlik yaptı.
Zeynep öğretmen acıyı bal eyledi, küçük şeylerden büyük mutluluklar yaratmasını bildi.
Hayata mizah penceresinden baktı.
Hep güldü, güldürdü.
"Yürüyemiyorum" veya "hastayım" demedi.
"Tanrı kafamın üstünde yürümeyi emretti" dedi.
O beyniyle yürüyor, koşuyor, yazıyordu.
***
Şiirlerini 1999 yılında "Merhaba Sevgi" adlı kitabında toplayan Zeynep Yalçınkaya, ilk kitabını torunu Elif Rana'ya ithaf etmişti.
Ve, 2009 yılının 15 Mayıs'ı bir ilk bahar gecesi, dünya yeni bir günün telaşına hazırlanırken sonsuzluk yolculuğuna telaşsız, yorgun bir çift kanat açıldı.
Zeynep Yalçınkaya'nın geride bıraktığı çocukları ve yakınları, onun şiirlerini bir kitapta topladılar ve adını "İçimdeki Kelebek" koydular.
Çok ses getirecek bu kitap için iletişim adresi şöyle:
"Öğretemenler Sitesi M Blok No: 1
Fethiye-Muğla
Telefon: 0 252 612 74 01
küpe
Eşekler kulaklarından tanınır, aptallar yüzlerinden, çılgınlar gözlerinden.
Mikhail Bakunin
fıkra
Başım ağrıyor
Temel'le Fadime ormanda gezerken birkaç adam saldırır.
Temel'i ağaca bağlayıp, Fadime'yi soymaya başlarlar.
Fadime bağırır:
"Temeeel, bunlar galiba beni..."
Temel'den cevap:
"Başım ağrıyor de... Başım ağrıyor de..."