Bu köşeyi izleyenler bilirler, Deniz Baykal'a en ağır, katlanılması en zor eleştirileri yaptım her zaman. Bunun sebebini de açıkça belirttim. Baykal, Türkiye için önemli bir insandı ve partisi CHP aynı şekilde Türk siyasetinin belirleyici bir kurumuydu. Bu ülke için bu denli önemli bir liderliğin gerekleri yüksek bir sorumlulukla yerine getirilmeliydi. Baykal, o sorumluluğu sergilemedi. Hep bunalıma oynadı. Halka dönük siyaset yapmak yerine, devlet ihtiyaçlarını karşılamaya dönük bir siyasi çabanın içinde oldu. Ve onca büyük birikim, onca parlak kariyer bir kasetteki belli belirsiz görüntülerle yok oldu gitti.
***
Baykal'ı eleştiren sadece bizler değilmişiz; CHP'nin yöneticileri, milletvekilleri ve CHP'ye oy veren milyonlarca insan da rahatsızmış meğerse Baykal'dan. Baykal'la ilişkilerin zoraki, güçlü olana mecbur olma biçiminde bir ilişki biçimi olduğu anlaşıldı. Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladığı an, Türk siyasetinde ve CHP'de Baykal diye bir lider kalmadı.
Kendisinin siyasette var ettiği herkes, Baykal'a bir gecede sırtını dönüverdi. Baykal'la arkadaşlarının bu ilginç ilişkisini günlerdir ilgiyle izliyorum. Meğerse bu dünyada Deniz Baykal'ın bir tek dostu varmış; o da Azerbaycan'nın genç siyaset adamlarından dostum Nejat Guliev. Kaset olayının patladığı ilk günden bu yana hem bir dost olarak Deniz Baykal'a destek veriyor hem de "O kasetteki kişi kesinlikle Deniz Baykal değil, böyle bir şey olamaz!" deyip duruyor.
Ne ilginçtir, dün Baykal'ın avukatları uluslararası kriminal laboratuvarının kaset raporunu açıkladılar ve kasetteki kişinin Baykal olmadığını tespit ettiklerini söylediler. Tıpkı günlerdir kendine vazife edinmiş bir biçimde konuştuğu herkese, "O kasetteki kişi Baykal olamaz" diyen Nejat Bey gibi.
Soru şu: Peki şimdi ne olacak? Açıklanan rapor gerçekten doğruysa benim gibi bu görüntülerin gerçek olduğuna inanan başta Baykal'ın yakın çevresi ve herkes, ne düşüneceğiz? Bu kaset olayından sonra altüst olan CHP ve bu altüst oluşun ortaya çıkardığı Kılıçdaroğlu ne yapacak? "İkinci kaset yolda, Baykal'la olmaz" diyerek il başkanlarını ikna eden 53 yıllık dost Önder Sav nasıl bir duruma düşecek? Şayet bu kaset sahteyse ki, ben hala sahte olduğuna inanmıyorum ve TUBİTAK raporu ortaya çıkana kadar da bu görüşümü muhafaza edeceğim, sadece CHP'yi değil, siyaseti de bir deprem bekliyor demektir. O vakit Başbakan konuya el koymalı ve bu meseleyi bir milli güvenlik meselesi haline getirmelidir.
***
Ben az buçuk tarih okumuş biri olarak bir şeye inanırım: Toplumları iyi bir geleceğe götürenler liderlerdir. Ve lider dediğimiz insan iyi okullarda okuyarak, iyi ailelerin terbiye sisteminden geçerek yetişmiyor. Yaşanan olaylar ve tarih birine bir rol veriyor. Baykal bana göre iyi bir liderdi. Siyasi dili tüm tarihimiz içinde belki en iyi kullanan insandı. Reaksiyoner siyaseti onun kadar başarılı bir şekilde icra eden bir başka kişi her halde yeryüzünde yoktu.
Ancak bu çapta bir siyasetçi neden hep makul olana değil de demokratik siyaset açısından yanlış olana oynadı? İşte bunu da anlamak çok zor. Baykal, son 15 yıldır statükonun bekçiliğini yapan bir siyasetçi profili çizdi. Oysa Türkiye'nin derin özgürleşme sorunları vardı. Kendi varlık nedenini bu sorunları çözmeye adasaydı, üstün niteliklere sahip bir Baykal'dan nasıl tarihsel bir lider çıkardı kim bilir.
Ben Baykal'ın başına gelenden mutluluk duyan biri değilim. Çelişki gibi gelebilir ama onun siyasetten bu şekilde tasfiyesi bana yeni yeni dokunuyor. Eğer dün açıklandığı gibi bu kaset gerçekten sahteyse, o zaman herkesin oturup bir muhasebe yapması gerekecek. Yazımı Baykal'ın tek gerçek dostu Nejat Bey'in sözleriyle tamamlayayım:
"Türk milleti Tayyip Erdoğan gibi, Deniz Baykal gibi liderlerin kıymetini iyi bilmelidir. Böyle liderlerin ortaya çıkması için toplumun elli yıllık bir gebelik dönemi geçirmesi gerekiyor."
Baykal'la ilgili çelişik duygularımı böylece sizinle paylaşmış oldum.