• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Nazım'ı özgürlüğüne Menderes kavuşturdu

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 12.09.2010, 00:00
Cumartesi sabahı başucumdaki kitaba uzandım ve sayfalarını çevirdim. Nazım Hikmet'in "Yaşamaya Dair" adlı üç bölümlük şiirini okudum. Sonra "Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler" şiirini, daha sonra da o muhteşem "Vasiyet" şiirini.
Hani o, 1953'ün 27 Nisan'ında Berviha Sanatoryumu'nda yazdığı şiiri.
"Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
Ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani..."
Ne güzel bir hissediş, ne güzel bir hasret değil mi?
Bu arada Nazım'ın seçme şiirlerinin yer aldığı kitabı karıştırırken arka sayfalarda şairin kısa yaşam öyküsü gözüme çarptı. Başladım okumaya. Nazım Hikmet ilk hapis cezasını "İstiklal Mahkemesi" adlı muhalifleri ortadan kaldırmak için kurulmuş, hukukla, adaletle hiç ilgisi olmayan mahkemeden almış. O, Moskova'dayken gıyabında basmışlar 15 yılı. Suçu ne? Hiç, komünist ya, yeter de artar bile. Allah'tan 5 yıl sonra bir af çıkıyor da memleketine gelebiliyor. Ama yine de 1928 yılında birkaç ay yatırıyorlar içerde onu. 1933 yılında düşüncelerinden ve yazılarından dolayı yine hapse atıyorlar. 4 yıl ceza veriyorlar ama bu kez de Cumhuriyet'in 10. yılı imdadına yetişiyor ve özgürlüğüne kavuşuyor. 1936'da Dr. Hikmet Kıvılcımlı ve 13 arkadaşıyla yeniden tutuklanıyor. Ancak yargılandığı sivil mahkeme "Komünizm suçundan" beraat kararı veriyor.
***
Ama bu ülkede zulüm kurumsaldır ve birini gözüne kestirdi mi bırakmaz onun yakasını. 17 Ocak 1938'de yine tutuklanır şair. Bu kez sivil mahkeme filan değildir onu yargılayacak olan. Hesabını görmeleri için askeri mahkemeye havale edilmiştir. "Orduyu ayaklanmaya teşvik ettiği" suçlamasıyla Ankara Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi bu büyük şaire 15 sene hapis cezasını yapıştırıp geçer. Bunu da yeterli görmezler. Bu sefer İstanbul'daki askeri mahkeme "Donanmayı ayaklanmaya teşvik" suçundan 20 yıl daha ceza verir. İki ceza birleştirilir ve toplam 28 yıl 4 ay hapis cezası kesinleşmiş olur. 1950 yılına kadar aralıksız cezaevinde kaldı Nazım Hikmet. Düşünün ki, bir ülkenin büyük şairi rutubetli hapishane duvarları arasında çürümeye terk ediliyor. Kimler tarafından? "Ülkeye komünizm gelecek" diye korkan askerler ve onların mahkemeleri tarafından. Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Nazım'ın masum olduğunu söyleyip onun affı için uğraşsalar da Nazım Hikmet'i kurtaramıyorlar. Devlet, Nazım Hikmet'in masum olduğunu biliyor ama devlet içindeki devleti aşamıyor. Ta ki 1950 14 Mayıs'ında iktidara gelen DP ve Menderes iki ay sonra, 14 Temmuz'da bir genel af çıkarıyor da özgürlüğüne kavuşuyor Nazım. Fakat gene peşini bırakmıyor o devlet içindeki devlet. Askerliğini bahriye subayı olarak yapmış olduğu halde askere alıp işini orada bitirmek istiyorlar. O da çareyi gurbete çıkmakta buluyor. Şimdi Sabah Gazetesi yazarı olan Refik Erduran'ın kullandığı tekneyle vatanından, daha doğrusu ölümden kaçıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA