80 küsur yaşına gelmiş bir insanın çocuklarına siyasi gelecek sağlamak için koca bir partiyi nasıl imha ettiğini ilgiyle izliyoruz. Bu arada, ilgi ve hayranlıkla izlediğimiz birisi daha var.
Saadet Partisi'ndeki gelişmelere müdahale eden CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ı da tebrik etmek gerekiyor. Erbakan ve adamlarının başvurusu üzerine Saadet'i Numan Kurtulmuş'tan aldı, Erbakan'a verdi. Bunu hangi araçları kullanarak yaptığını herkes görüyor. Sonuçta mahkeme Numan Kurtulmuş'a dava açanları "kayyum" tayin ederek kargaları bile güldürecek bir karar verdi. Mahkeme kararıdır, saygılıyız tabii.
Buraya kadar tamam, ancak bir başka gerçek daha var: Artık Türk siyasetinde bu saatten sonra Saadet Partisi diye bir "antite" mevcut değildir. Erbakan ve arkadaşları bu partinin dibine bomba koyup uçurmuşlardır. Saadet'in oyunu misliyle artıran ve herkesin Ak Parti'nin alternatifi gördüğü Numan Kurtulmuş'tan kurtulmak istiyor Erbakan. Çok ilginç ve üzerinde durulması gereken bir benzerliktir ki, Demokrat Parti'nin başına da aynı iş geldi. Yüzde bir oyu olan DP'yi alıp son seçimde yüzde 4'lük oy oranına ulaştıran Süleyman Soylu aynı Saadet'te yaşandığı gibi Süleyman Demirel ve onun adamları tarafından partiden uzaklaştırıldı. Ne kadar yazık. Ne Süleyman Demirel ne de Erbakan, liderliği Ecevit'e kaptıran ve ardından da evine çekilen İsmet Paşa kadar olgun davranamadılar. Kendi binalarını ateşe verdiler, kendi evlatlarını boğdular.
Siyasette iki güçlü aktör
"Her şerde hayır vardır" sözü boşuna söylenmiş bir söz değildir. Bu gelişmelere gündelik süreçler açısından bakarsak can sıkıcıdır. Ancak, sonuçları açısından bakarsak, bu siyasi akıl dışılıkların hiç öngörmediği yeni siyasi oluşumların fitilini ateşleyebilir. Örneğin, Numan Kurtulmuş ile Süleyman Soylu'yu beklenmedik bir biçimde aynı karenin içinde görebiliriz. Böyle bir şey olursa inanıyorum ki, bu iki genç ve başarılı adamı dışlayan DP ve SP partiler mezarlığında yerlerini alırlar. Çünkü, son referandum sonuçları göstermiştir ki, SP'nin tabanının gerçek lideri Numan Kurtulmuş'tur. DP tabanının gerçek lideri de Süleyman Soylu'dur. Özellikle DP tabanının Demirel ve Cindoruk'un sözüne değil de, Süleyman Soylu'nun "evet" çağrısına itibar ettiğini düşünürsek, bu iki ismin önümüzdeki günlerde nasıl bir siyaset oyunu oynayacağı iyice önem kazanıyor.