• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Türkiye'nin asker sorunu

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 31.10.2010, 00:00
Yeni göreve gelen komutanlar ne kadar ümit verici tavırlar sergilerse sergilesinler, hiçbir şey değişmiyor. Türkiye'nin dev bir asker sorunu var. Bu sorun çözülmek zorunda. Çünkü bu sorun, bize Cumhuriyet'in 87. yılında gösteriyor ki, altın yıllarımızı kaybettirdi. Türkiye şu anda dünya ekonomisinde 16. sırada. Bu ülkede, o ahmakça yapılan askeri darbeler olmasaydı, Türkiye bugün nerede olurdu acaba? Bu soruyu kendisine soran bir general var mıdır bilmiyorum. Asker sorunu aynı zamanda Türkiye'nin karanlık tarihini de oluşturdu. Şu Ergenekon davasında ortaya çıkan pis işlerin hepsinin dönüp dolaşıp gittiği yer maalesef ordu. Ordunun generallerinin neredeyse yarısı yargılanıyor şu anda bu davalarda. Siz hiçbir asker sanığın çıkıp "Asker yemini ediyorum, ben masumum" dediğini duydunuz mu? Tam aksine, ordu komutanlığı yapmış koca koca generaller, pis işlerini hesabı sorulmasın diye fellik fellik kaçıyorlar. Daha iki gün önce bu ordunun muvazzaf subayları casusluk ve fuhuş iddialarıyla sorgulandılar ve bazıları tutuklandı. Kokuşmuşluk bu dereceye varmışken, ben de dahil hepimiz görmeze ve bilmeze yatıyoruz ki, bu Türk insanı açısından geleceğini de ilgilendiren bir güvenlik sorunu haline gelmiştir.
***
Şu başörtüsü ile asker ilişkilerinin komik serencamına bir bakın. Gülünç diyeceğim ama gülünç filan değil. Bozulmanın, manevi dayanaklarını kaybetmenin getirdiği bir tablo var ortada. Ülkenin kadınlarının yüzde 70'i başörtüsü takıyor. Sen bu kadınların çocuklarını askere alıyorsun. Devlet onlardan vergi alıyor. O kadınların verdiği vergilerle maaşını alıp ülke standartlarının üzerinde bir hayat yaşıyorsun. Sonra da o başörtülü kadına vebalı muamelesi yapıyorsun. Orduevlerine almıyorsun, yemin törenlerine sokmuyorsun. İllerde yapılan 29 Ekim resepsiyonlarında başörtüsü krizleri çıkartıyorsun ve ayrılık görüntüsü yaratıyorsun. Bu meseleyi o derece ideolojik bir taassuba dönüştürüyorsun ki, başkomutanın eşinin elini sıkmaktan bile imtina ediyorsun. Bunun adı milletten kopuş ve çürümedir başka hiçbir şey değil.
***
İşte son yaşanan 29 Ekim resepsiyonu rezaleti. Cumhuriyetimizin 87. kuruluş yıldönümü kutlanıyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı bir resepsiyon veriyor. Kim Cumhurbaşkanı? Ülkenin birliğini temsil eden kişi. Ordularımızın başkomutanı. Devletin en üst makamı. Ve devlet geleneğimizde kuruluş resepsiyonları Çankaya Köşkü'nde verilir. Fakat ne görelim, asker katılmıyor. 29 Ekim mesajlarında milli birlikten söz ediyorlar ama davranışlarıyla devleti dünya aleme karşı bölünmüş gösteriyorlar. Kendileri alternatif bir resepsiyon düzenliyorlar. Niye? Çünkü kendilerini "paralel bir devlet" gibi görüyorlar. Devletin içindeki ikinci devlet; belki asıl devlet. Bu ne adına yapılırsa yapılsın, bunun adı başkomutana itaatsizliktir. Ağır bir disiplinsizliktir bu. Yapılan eylem açık bir suçtur. Daha ötesi de söylenebilir ama bir faydası yok.
Bu ülkeye, bu ülkenin değerlerine ruhuyla ve kanıyla bağlı biri olarak şu gerçeği açıkça belirtmeyi bir vatanseverlik görevi sayıyorum: Bu yeniçerileşmiş ve çürümüş yapıyı tasfiye edip yerine 21. yüzyıl Türklüğünün modern ve güçlü ordusunu yeniden kurmadığımız sürece, milli hedeflerimizin hiçbirine emin adımlarla ilerleyemeyiz.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA