• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
HÜSEYİN KOCABIYIK

Bir Kılıçdaroğlu klasiği daha...

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 15.12.2010, 00:00
Bu köşeden defalarca yazdım, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun, "yolsuzlukların üzerine gitme" adı altında yürüttüğü siyaset ahlaki endişelerle kamu adına yürütülen bir siyaset değil.
Tüm bu faaliyetler başkasının namus ve haysiyetiyle ilgili zerrece duyarlılığa sahip olmayan kurnaz bir politikacının siyaset yapma tarzı. Eline yalan yanlış bir belge geçiyor, o belgenin doğru ve yanlışlığını bazen hiç araştırmadan söz konusu iddianın etrafında bir senaryo oluşturuyor.
Konuyla ilişkilendirilen rakip siyasetçilere o senaryoda rol veriyor. Ardından başlıyor bombardımana. Karşısında yolsuzluk hikayelerine inanmaya hazır bir halk olduğunu biliyor. Bir noktadan sonra anlıyorsunuz ki, Kılıçdaroğlu için iddiaların doğru veya yanlış olmasının hiçbir önemi yok. O bu yolla rakibine ne kadar zarar vereceğinin hesabını yapıyor.
Nitekim, bu siyaset yapma tarzıyla kendisi için başarılı sonuçlar da elde etti Kılıçdaroğlu. CHP Genel Başkanı oldu. Oldu ama Kılıçdaroğlu'nun bugüne kadar hangi iddiası doğru çıktı diye bir araştırma yaptığımız vakit, ortaya çıkan tablo Kılıçdaroğlu açısından pek parlak değil.
Nitekim Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Kılıçdaroğlu için, "Guinnuess yalan rekortmeni" diyor. Bir genel başkan için çok ağır bir suçlama ama maalesef Kılıçdaroğlu bu işi artık kendine ve partisine zarar verir bir noktaya getirdi. Pazartesi günü TBMM'de yapılan bütçe görüşmelerinde düştüğü durumu örnek göstermek mümkün. Kayseri Belediyesi'nde yaşanan bir rüşvet olayını anlatıyor. İsimler veriyor, sorular soruyor. Sonra? Başbakan Erdoğan çıkıyor ve olayın hiç de öyle olmadığını kanıtlarıyla ortaya koyuyor. Kılıçdaroğlu komik duruma düşüyor. Bu durumlara düşmesi normal. Çünkü, başkalarını karalayarak siyaset yaptığını zannedenlerin, ister sağcı ister solcu olsun, akıbetleri budur.

Yalancı albay
Bizim Türkçe'de bir deyim var; karnı acıkınca kuzuyu oturup afiyetle yiyen ve sonra da sahibine, "kurt kaptı" diyen çobana, "yalancı çoban" derler. Öyle sanıyorum ki, Türkçemiz bundan böyle bir deyim daha kazanacak: "Yalancı albay."
İnsan bunu yazarken kendini kötü hissediyor ama Ergenekon davasında yargılanan o koca koca generaller, kurmay subaylar, doktoralı albaylar resmen yalan söylemişler bize. Oysa bizim bildiğimiz bir asker, ipe dahi gidecek olsa yalan söylemez, bir şeyi yaptıysa "yaptım" der ve bedeline katlanır.
Çünkü, askerlik bir şeref mesleğidir ve o formasyonda yalana yer yok. Hatırlayın o, "AK Parti ve Gülen'i Bitirme Belgesi"nde imzası olan Albay Dursun Çiçek'in kamuoyu önünde söylediklerini. Bir kurmay subay bu kişi. Belge mahkemenin elinde. Islak imzanın ona ait olduğu kriminal laboratuvarında tespit edilmiş. O ise durmadan o imzanın kendisine ait olmadığını söyledi ve ayrıca kamuoyunu etkilemeye dönük çabalar sergiledi. Sonra ne oldu? Geçen hafta Gölcük Donanma Komutanlığı içinde gizli bölmelere yerleştirilmiş darbe arşivi bulundu. Bu arşivde on çuval belge var ve bu belgeler Türkiye'nin nasıl bir felaketin kıyısından döndüğünü gösteriyor. Bu arada, albay Dursun Çiçek'e o malum belgeyi hazırlaması yönündeki ıslak imzalı emir de, o belgelerin içinden çıktı. Şimdi o albay başını yastığa koyduğu zaman aylardır topluma söylediği yalanlarla nasıl uyuyacak bilmiyorum!..


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA