En başta söyleyeyim, CHP'de köpürtülmeye çalışılan yeni lider arayışlarını çok gereksiz, çok gayesiz ve kamuoyu açısından da çok antipatik buluyorum. Zira böyle bir arayışın CHP açısından ihtiyaç gerekçeleri olmadığı gibi, şimdiki genel başkanın yerini daha iyi dolduracak bir aktörü de yok. Bütün eksikliklerine rağmen, bana göre, Kemal Kılıçdaroğlu daha iyi bir muhalefet lideri olmaya başladı. En azından eskiden olduğu gibi her ağzını açışında Başbakan Erdoğan'a hakaret etmiyor. Somut olaylar üzerinden muhalefet yapıyor. Siyasi muhalefetini eskiden olduğu gibi, AK Parti'nin her dediğine itiraz ederek ve tersini söyleyerek yapmıyor; olumlu icraatları destekliyor; onay veya ret tavrını belirli siyasi ilkeler üzerinden temellendiriyor. Örneğin askerlikle ilgili "vicdani ret" konusunda Kılıçdaroğlu'nun sözleri önemli: "Avrupa Birliği ve çağdaş dünyanın uygulaması nasılsa bizim de öyle çözmemiz gerekir."
Bu tutum siyaset yaparken belirli ölçülere sahip olmak anlamına gelir ki, esasen sağlam bir siyasettir. Kılıçdaroğlu'da giderek CHP'yi bu sağlam çizgiye daha çok oturtuyor.
***
Bunun böyle olduğunu, yani Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinin CHP için iyi sonuçlar veren bir evreye girdiğini nereden anlıyoruz? Kişisel gözlem ve ölçümlerimizi bir yana koyarsak, yapılan kamuoyu araştırmalarının ortaya koyduğu sonuçlardan. İşte en son GENAR adlı şirketin yaptığı araştırma. Baştan söylemek gerekir, güvenilir bir şirkettir ve uzunca bir süredir isabetli sonuçlar üretmektedir. Genel siyasete dair son araştırmada AK Parti'nin oyunu artırdığı görülüyor. Bunda şaşırtıcı bir durum yok. Herkesin bildiğini araştırmada teyit ediyor sadece. Ama aynı araştırma da oyunu arttıran bir başka parti daha var: Ana Muhalefet Partisi CHP. CHP'nin oyu yüzde 26.3 çıkmış. Neredeyse 1 puanlık bir artış bu. Ben CHP'nin oy artışını da makul ve mantıklı buluyorum. Neden? Yukarıda izah ettiğim sebepten. Kılıçdaroğlu daha etkili ve dayanakları olan bir siyaset ortaya koymaya çalışıyor. Bence onun bu gayretleri kamuoyu tarafından takdir ediliyor.
***
Ancak bütün bu olumlu görüntüye rağmen, şu anki CHP'de de yine siyasi akıl üretiminde ciddi sorunlar var. Yakaladığı fırsatları hem Türkiye için, hem de kendi tarihsel sorunlarının çözümü için bir fırsata dönüştüremiyor. Bırakın fırsata dönüştürmeyi, bunlardan gündelik siyasi faydalar bile elde edemiyor. İşte en son örnek: Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Dersim konusunda Atatürk'ü ve CHP'yi sorumlu tutan bir açıklama yaptı. CHP karıştı ve eski hastalıkları depreşti birden. Bildiriler havada uçuştu.
Kılıçdaroğlu için zor bir durum ortaya çıktı. Oysa tam bu noktada CHP yönetiminin eline muazzam bir fırsat geçmişti. Bu zor durumu büyük bir siyasete dönüştürme fırsatı. Biraz açayım: Kılıçdaroğlu kamuoyunun önüne çıksaydı ve şunları söyleseydi: "Kimse bu ülkenin, bu Cumhuriyetin kolay kurulduğunu sanmasın. Bu ülke acılar çekilerek kuruldu. Acı çekmeyen bir insan topluluğu var mı bu ülkede? Zaten bugün onun için Cumhuriyetin ve demokrasinin değerinin bilincindeyiz. CHP geçmişte yaşananlarda kendi payına düşen sorumluluğun tamamını üstlenmeye, o dönemde yaşanan olaylarla yüzleşmeye hazırdır. Yalnız bir gerçeği herkesin görmesi gerekir: Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu, bugün o suçlanan CHP'nin genel başkanıdır ve Atatürk'ün koltuğunda oturmaktadır. Bu ne anlama geliyor? Bu toplumun barış, birlik ve beraberlik özlemlerini bizim, CHP'nin temsil ettiği anlamına geliyor. Benim bu koltukta oturmam dahi, kendi başına, o yüzleşmenin çoktan yapıldığı ve geleceğe birlikte yol almaya karar verildiği anlamına gelmez mi?"
Evet, böyle bir tutum takınsaydı CHP yönetimi, içerde yaşadığı kargaşadan güçlenerek çıkmaz mıydı? Ama böyle köklü ve etkili siyasi tavırlar geliştiremiyor işte.
CHP'de bir siyasi akıl eksikliği, bir büyük düşünme korkaklığı sürüp gitmekte. CHP'nin asıl sorunu da budur.