• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ÖZKAN BİNOL

Fransız usulü aksiyon

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26.06.2010, 00:00
11 Eylül'den sonra sinema bir keşfetti, pir keşfetti. Filmlerdeki yeni kötü adamlar artık Müslüman Araplar. Son yıllardaki bu kural "Paris'ten Sevgilerle" filminde de ne yazık ki bozulmuyor. John Travolta ve Jonathan Rhys Meyers'in başrolünü paylaştığı filmde Paris'te düzenlenecek bir terörist saldırı, CIA Ajanı Wax tarafından durdurulmaya çalışılır. Hollywood destekli bu Fransız aksiyonunda en önemli fark ise nonstop aksiyonun komedi tazında olması. Yoksa bir aksiyon filminde olması gerekenler fazlasıyla mevcut. Aksiyonun Fransız şubesi olan Luc Besson katkılarıyla çekilen filmin konusuna gelince: Fransa'daki Amerikan Büyükelçiliği'nde görevli James Reece'in Paris'te kıskanılacak bir hayatı ve güzel bir Fransız sevgilisi vardır. Elçilikte CIA için alt düzey bir görevde çalışmaktadır. Ancak tek istediği daha yüksek mertebeli bir ajan olmak ve gerçek aksiyon almaktır. Üst düzey görevli olarak bir işe atandığında, ne kadar şanslı olduğuna inanamaz. Ta ki yeni ortağı özel ajan Charlie Wax ile tanışıncaya kadar. Ateş etme meraklısı, nüktedan ve herhangi bir hizbe bağlı olmayan Wax, terörist bir saldırıyı durdurmak için Paris'e gönderilir. Paris'in yeraltı dünyasını kurşun yağmuruna tutmaya başladığında James masa başı işine dönmek için can atar. Ne zaman ki James, peşinde oldukları suç örgütünün hedefinde olduğunu keşfeder, kendisi için dönüş olmadığını anlar. Sonraki 48 saat içinde hala hayatta kalabilmesi için Wax tek umuttur.

USTA ÇIRAK İLİŞKİSİ

"Paris'ten Sevgilerle" yaz sıcağında iyi gidecek hoş ama boş filmlerden. John Travolta bol bol vuruyor, kırıyor. Yamağı rolünde de Jonathan R. Meyers de avanak yardımcı olarak elinden geleni yapıyor. Daha Paris'e ayak basar basmaz gittikleri Çin lokantasında Travolta'nın aynı anda bütün lokanta çalışanlarını haklaması akıllara seza. Dakika bir, gol bir. Yani anlıyorsunuz ki Jackie Chan usulü bir aksiyon bu. Hani esprili bile olsa çok zekice bir şey aramamak lazım. Derken John Travolta bombayı arabada patlatıyor. Bu aslında beyaz, değil terör ticareti. 'Hadi bakalım' deyip bu sefer de politik bazı şeyler bekler oluyoruz. Film hiç şaşırtmadan doğruca Pakistanlıları terörist ilan edip, onların peşine düşüyor. Sonra da film ister gül, ister ağla modunda ilerliyor.

TRAVOLTA'NIN DÖNÜŞÜ
Kuşkusuz John Travolta ve Jonathan Rhys Meyers bu filmin en büyük kozu. Onlara bir de Luc Besson'ı ekleyebiliriz. John Travolta müzikal filmlerle 1976'da sinemaya girmiş ve 'Saturday Night Fever', 'Grease' gibi müzikallerle ününün doruğuna çıkmıştı. Travolta bu yükselişin ardından 1990'lı yıllara kadar uzun bir sessizlik süreci yaşamıştı. Ta ki Tarantino'nun başyapıtı 'Pulp Fiction'da oynayana kadar. Travolta bu filmde küllerinden yeniden doğmuş 'O Çok Sevimli', 'Kod Adı Kılıçbalığı' ve 'Hairspray' gibi filmlere sinemaya devam etmişti. Oğlunun ölümüyle sarsılan Travolta suskunluğunu bu filmle bozuyor. Fakat, Mel Gibson'ın 'Cehennem Silahı' filminde canlandırdığı Martin Riggs karakterinden fazlasıyla esinlenilmiş olan Ajan Charlie Wax karakterinin Travolta'nın kariyerine bir şey katacağına inanmıyorum.
Bu filmin kariyerine herhangi bir katkıda bulunmayacağına inandığım bir diğer isimde Luc Besson. 'Nikita' ile çığır açan, 'Fifth Element' ile gönüllerimizde taht kuran 'Jan Darck'la tarihi filmlere gişe yaptıran Besson nedense aksiyon sinemasının da tam destekçisi. Aksiyona karşı mıyım? İyi yapıldığı sürece hiçbir filme karşı değilim. 'Taxi' ve türevi filmlerle gişe şampiyonu filmlerin yapımcısı olan Besson, ne yazık ki gerçek sinemaseverleri uzun zamandır unuttu.
Fransız aksiyon filmlerinin en iyi isimlerini bir araya getiren "Paris'ten Sevgiler" ne yazık ki iyi niyetli bir çalışma olmaktan öteye gidemiyor. Finale doğru yer alan otoban sahnesindeki sıkı kovalamacanın hatırına belki iyi bir seçim olabilir.

Haftanın kaybı
Yeşilçam'dan, İzmirli bir yıldız daha kaydı. Genellikle yan rollerden tanıdığımız Hülya Tuğlu geçen hafta hayata gözlerini yumdu. 'Adile Teyze', 'Selvi Boylum Al Yazmalım', 'Hatasız Kul Olmaz', 'Çaresizim' gibi filmlerde rol alan yıldız daha çok güzel ama kötü kadın karakterleri ile hafızalara kazınmıştı. Yıllarca Yeşilçam'a emek veren yıldız, oyunculuğu kadar Avrupai güzelliği ile adından söz ettirmişti. Nur içinde yatsın.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA