"Aslı Gibidir" yeni yılda sinemalarda parlayan ilk yıldız film diyebilirim. Tabii ki sinemayı sanat yapan film ve yönetmenler söz konusuysa. Film bir kadın ve bir erkeğin küçük bir İtalyan köyüne yaptıkları duyarlı, sade, derinliği olan bir gezinin hikayesi anlatıyor.Geçmişin bugüne, bugününse sadece tek bir güne sığdırıldığı. Bildiğiniz romantizm kalıpların çok uzağında, yönetmen Abbas Kiarostami'nin ince duyarlılığıyla sinema perdesine yansıttığı bir incelikli ruh atlası "Aslı Gibidir".
İYİ BİR KOPYA
Filmin konusu kısaca şöyle: Erkek, orta yaşlı bir İngiliz yazar, kadınsa sanat galerisi sahibi bir Fransız'dır. Erkek sanatta kopyalar üzerine uzmandır ve kopyanın sahiciliğine inanır. Konferans sırasında çekici bu Fransız kadınla tanışır. Birlikte İtalya'nın Güney Toscana bölgesindeki küçük bir köye gitmeye karar verirler. Bu yolculukta erkek, çekici kadının etkisi altına girer ve her şeyin gerçekliğini sorgulamaya başlar.
Geleneksel olanın yarattığı alışkanlıklar ve modern tercihler... Erkek tipik bir İngiliz. Centilmen ama empati yeteneğinden yoksun, mütevazi görünse de narsist. Kadın ise tam tersi. Hayatı geldiği gibi yaşama derdinden uzak, sürekli "keşke"leri olan, sevgi arayan, hayata dair soruları olan birisi. Sevdiği erkeğe hayran. Kadının erkek(ler)le ilişki sorunu da işte bu noktada başlıyor. Kadın karşısına çıkan erkeği değil, kendi hayalindeki erkeği sevip yüceltiyor. Erkeğin özünü/aslını değil, kopyasını görüyor. Aslında bu yolculuk kadın için eşsiz bir fırsat. Sanki geçmişindeki erkekle bir nevi hesaplaşıyor. Yolculuk boyunca birbirlerine ayna oluyor kadın ve erkek. En önemlisi de o aynanın ötesini görebilmek için çabalamaları. Başkahramanlar kadar küçük rollerdeki sıradan insanların bilgelikleri de filmin diğer güzellikleri. Küçük bir cafe sahibinin dostane öğütleri ya da kilisedeki bir çiftin evlilik fotoğraflarının çekildiği sahneler. Fani hayatın sıradanlıkları gibi gözükse de aslında zenginlikleri.
KIAROSTAMI İMZASI
İranlı usta sinemacı Abbas Kiarostami kendisine uzak diyarlarda, farklı coğrafyadan oyuncularla ve kendi tarzının dışında bir senaryo ilk kez karşımıza çıkıyor. Tamamı ile diğer filmlerinden farklı bir tarz deneyen yönetmen ilk karesinden son karesine kadar ustalığını konuşturuyor. Şiirsel sinema dili ve olağanüstü bir görsellikle sinemada tarzını yaratan Kiarostami, edebi bir filme imzasını atıyor. İlk kez bir filminde bu kadar çok diyalog kullanıyor yönetmen. Buna rağmen yönetmen sadece bir günde geçen filmini ritmini o kadar güzel tutturuyor ki hayran kalmamak mümkün değil. Üstelik bunu şiirsel üslubunu kaybetmeden yapıyor. İran yeni dalga sinemasının en önemli temsilcilerinden biri olan Abbas Kiorastami "Aslı Gibidir"i her ne kadar Avrupa'da çekmiş olsa da ilişkilere "Doğu" coğrafyasından gelmiş birisinin bakış açısıyla bakıyor: Aslını değil 'aslı gibi' olanı anlatıyor. İlişkileri ve hayatı bilgece sorguluyor.
Filmi izlerken Roberto Rosellini'nin "İtalya'ya Yolculuk", Eric Rohmer'in "Paris Randevuları"nı ve Metin Erksan'ın "Sevmek Zamanı"nı hatırlamamak mümkün değil. Özellikle Erksan'ın aslına değil "suret"ine aşık olma teması bir nevi Kiorastami'nin de izlediği yolun öncüsü.
Çift olarak Juliette Binoche ve William Shimell'in kimyaları beyazperdede fazlasıyla tutmuş. Bu filmle geçen yıl Cannes'da En İyi Kadın Oyuncu seçilen Juliette Binoche ödülü fazlasıyla hak ediyor. Tecrübesiyle filmin yükünü sırtlanırken ilk kez oyunculuğu deneyen Shimell'de ona beklenenden çok daha iyi bir şekilde eşlik ediyor. Opera sahnelerinde yıllarca hizmet veren karizmatik Shimell'i bundan böyle sinemada izlemek keyifli olacak.
Ve, bu filmin bizlerle buluşmasını sağlayan yeni dağıtım firması M3 Film'e de böyle nitelikli filmleri getirdiği içiten içten teşekkürlerimi iletiyor ve sinema dünyasına hoş geldiniz diyorum. İyi seyirler.