• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ÖZKAN BİNOL

En kötü yazgı, sınırları sabırla karşılamak...

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 07.05.2011, 00:00
İnsanın hayatına dair en temel sorusu sizce hangisidir? Ben hemen hayatımıza anlam bulma çabasıdır diye cevap verebilirim. Kazou Ishiguro'nun aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan "Beni Asla Bırakma" (Never Let Me Go) da insanın işte en temel bu sorusunun peşinden giden dikkat çekici bir film. Genç yeteneklerden kurulu oyuncu kadrosu da filmde ayrı bir fark yaratıyor.

İNSAN DEDİĞİN NEDİR Kİ?

Filmin konusu şöyle : Yıl 1990'ların sonları ve Kahty ameliyat olan Tommy'in başucundadır. Flashback ile 1970'erin sonunda Hailsham adlı bir okulda buluruz öykümüzün kahramanlarını. Kathy, Ruth ve Tommy burada okuyan üç yakın arkadaştır. Yıllar içinde bağları kopar ve uzun bir aradan sonra Kathy büyük aşkı Tommy'i ve Ruth'u bulur. Okul yıllarında anlam veremedikleri gizemi yeniden sorgularlar. Hailsham'daki "farklı" öğrenciler gibi üç arkadaş da kendi varoluşlarını tam olarak çözememişlerdir. Çünkü donör oldukları için organ bağışı yapmak zorundadırlar. Ruhları olduğunu ispatlayabilirlerse bu süreç ertelenebilecektir. Kathy ve Ruth'un aynı anda Tommy'e aşık olması bu süreci karmaşıklığa götürür.
"Beni Asla Bırakma" yılın en merakla beklenen yapımlarından biriydi. "Kazuo Ishiguora"nın "Man Booker Ödülü"ne aday olmuş kitabından sinemaya uyarlanmış. Yazar aynı zamanda filmin prodüktörlüğünü üstlenmiş ve yönetmen olarak da "Mark Romanek" seçilmişti. Son dönemin yetenekli genç yıldızları ve "Charlotte Rampling" gibi tecrübeli bir isimle film taçlandırılmıştı. Bunlar bir araya geldiğinde merak da had safhaya yükselmişti. Hemen şunu söyleyeyim: Bu filmin kıymeti yıllar içinde anlaşılacak ve sinema tarihine bir klasik olarak geçecek. Neden mi?
"Beni Asla Bırakma" bilimsel yanına ağırlık vermeyen bir bilimkurgu olduğu kadar duygusal tarafına da mesafeli duran bir "aşk filmi" olmasıyla ilk başta farkını ortaya koyuyor. Filmin bu tutumu ilginç bir şekilde her iki türde yapılmış olan filmlerdeki klasik öğeleri kırmış ve onları aşmış oluyor. Tabii ki bunu yola çıkmış olduğu romanın sağlamlığı ve derinliği itibariyle yapabiliyor.
Japon asıllı İngiliz bir yazar "Ishiguora"nın yazdıklarında her zaman gelmiş olduğu kültürün izlerini bulmak mümkün. Roman/filmde de Japon sanatına özgü olan "Mono no aware" kavramı üzerinden varoluş sorgusu yapıyor. Bu kavramı "tanımlanamaz bir sonsuzluk" ya da "maddelerin faniliği ve geçiciliğinin farkına varmak" olarak açıklamak mümkün. Yönetmen Romanek de yarattığı atmosfer ile bu duyguyu yaratmaya çalışıyor ve film her karesi ile seyirciye mesafeli durup "minimalist" bir yaklaşımla, derdini mümkün olduğunca "az"la ve "eksiltme" çabasıyla anlatmaya çalışıyor. Zaten robot insanların sıcak gibi algılanan soğuk dünyalarını başka türlü yansıtmak mümkün olmazdı - Minimalizmin sinemamızdaki en iyi örneği de Semih Kaplanoğlu'nun başyapıtı "Bal"dır-
Zor bir edebiyat uyarlaması olan "Beni Asla Bırakma" "Mark Romanek"in ustalığı ile bir kült film haline dönüşmüş. "Static" ile dikkatleri toplayan Romanek "One Hour Photo/ Baskı" filmiyle beklentileri yükseltmişti. Kendisi daha çok klip ve reklam filmi çekmeye yönelince sinemaya ara vermişti. Umarım daha sık sinema için yeteneğini kullanır.
Kuşkusuz "Beni Asla Bırakma"nın en büyük kozu başroldeki üç muhteşem oyuncu. "Keira Knigtley" merakla takip ettiğim bir isim. "Kefaret" teni hala unutamadım. "Andrew Garfield" "Sosyal Ağ"daki rolüyle sinemada ben de varım dedi. Ve "Carey Mulligan"... Kahty'de yine olağanüstü! "An Education"daki rolüyle zaten sinema tarihine geçmişti. Mulligan bence Britanya'nın son yıllardaki en önemli yeteneği. Bu filmi sakın kaçırmayın ve yine bir "Kazuo Ishiguora" uyarlaması "Günden Kalanlar"ı mutlaka bulup izleyin.

Haftanın Filmi
Küçük Günahlar

Üçlü bir aşk hikayesinin ardında bireyin vicdani hesaplaşmasını açığa çıkarmaya çalışırken, 12 Eylül darbesi ve sonrasında yaşanan Kürt-Türk çatışmasının Batı'daki bireyler üzerinde bıraktığı derin yaraların hikayesini anlatan bir film. Ayrıca yıllar sonra Macit Koper'in sinemaya dönüş filmi.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA