• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ŞEBNEM BURSALI

Evlilikte 'kefalet' tartışması

sebnem.bursali@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11.07.2012, 00:00
Bugün manşetimiz aslında sanki sadece iş dünyasını ilgilendiriyor görünse de, hayatın içinden bir tartışmayı da beraberinde getiriyor. Biz, yazı işleri olarak bu tartışmada ikiye bölündük. Bakalım, sizlerin yorumları nasıl olacak, çok merak ediyorum.
Efendim; konumuz; Yeni Borçlar Kanunu'nun 584'üncü maddesi. Buna göre; evli çiftlerden birinin, banka kredisi alınan herhangibir borca veya mal alımına kefil olabilmesi için eşinin 'yazılı onayı' şartı getiriliyor. Yasa, her ne kadar 'eşler' tabirini kullansa da; uygulamada eşlerden 'erkek' olanı için geçerli olacağı kesin bu maddenin. Ticaret yapan işadamı, ortak oldukları şirketin banka kredisine şahsi kefaleti için, karısının onayını almak zorunda olacak. Bu, her tür ticari kefalet ve kredi işlemleri için de geçerli olacak!!!
Vergi ve ticaret kanununda uzman isimlerin bile bu konuda fikirleri taban tabana zıt; Şükrü Kızılot hoca, "Bu madde değişmezse, evlenme yerine nikahsız yaşamayı tercih eden erkek sayısı artacaktır" iddiasında. Gelir İdaresi eski Başkanlarından Osman Arıoğlu ise tam tersine, yorumları abartılı bulanlardan ve hatta tam tersine Medeni Kanun'da "evlilikte mal birliği" düzenlemesinden sonra böyle bir düzeltmenin yapılması gerektiğini savunuyor. Taraflardan birinin borcuna karşılık, ortak edinilmiş mallara da el konulduğunda, diğer tarafın mağdur olacağını söylüyor. EBSO Başkan Danışmanı Adnan Yıldırım da, Kızılot hoca gibi bu düzenlemenin, evlilikleri sarsacağı iddiasında.
Konuyu sadece uzmanlara değil, bizzat iş yaşamındaki kadın-erkek muhataplara sorduk. Onlar da ikiye bölündü. Söylenenleri haberde detaylı okuyacağınız için tekrara girmek istemem. İşkadınlarının bile kendi aralarında bu konuda farklı yorum yaptığını göreceksiniz. Benim dikkatimi çeken nokta; karı-koca olarak iş dünyasında ortak olan eşlerin, düzenlemeyi savundukları oldu. Diğer türlü, eşleri ev hanımı olan veya başka iş yapan işadamları ise düzenlemenin değişmesini savunuyorlar...

GÖRÜŞLERİNİZİ BEKLİYORUM
Gel de çık işin içinden. Yazının başında söylediğim gibi; konu her ne kadar ekonomik görünse de hayatın ta kendisinden bir tartışma aslında. Her ne kadar özellikle son yıllarda girişimci kadın sayısı görünür şekilde artsa bile, Türk toplum ve aile yapısında henüz istenilen aşamaya geldiğimizi söylemek zor. Ben fikrimi sona sakladım; önce sizlerin görüşlerini duymak istiyorum. Bu yazıyı okuyan herkes lütfen bana görüşünü yazsın...

Umuda yolculuğun adı deprem oldu...

Büyük devletler ve büyük milletler özellikle 'acı günlerde' belli olur. Türkiye ve Türk milleti gerçekten büyük. Bu büyüklüğünü Van depremi sonrasında gösterdiği duyarlılıkla çok güzel ispatladı Türk milleti ve devleti. Hatta, Yeni Asır olarak yaptığımız çağrı üzerine depremin hemen ertesi günü 4 tır dolusu yardım da İzmir ve Ege'den gönderdik. İşte bu duyarlılığın nasıl yerinde olduğuna güzel bir örnek haberimiz var. Deprem sonrasında 1000 depremzedenin misafir edildiği Didim'den harika bir mektup haberimiz var bugün sizlere. Ben çok etkilendim, son satırına kadar lütfen okuyun yüksek lisans öğrencisi Vanlı Erdal Polat'ın mektubunu. 9 aydır misafir olduğu Didim'den ayrılırken Kaymakam Ersin Emiroğlu'na iletmiş mektubunu Erdal.
Diyor ki; "7.2 sadece Van'da değil, yüreğimizin derinliklerinde de yarıklara sebep oldu. Öncesinde mutlu bir hayat idi. Umutla bakan gözler, ülkeme hizmet edeceğim diye içimde bir şevk. Umutsuzluk semtine gitme, ümitler vardır diyen bir ecdada sahip olmanın güveni. Ve, sonra 7.2. Herşeyin ama herşeyin bittiğini, yokolduğunu düşündüğünüz o 29 saniye. Yalnızlık. Ve, sonra Ülke'm. Ülke'min güzel insanları. Sahipsizlik olmadığımızı gösteren bir devlet. Sadece yalnızlığımızı değil, yastığını, battaniyesini ve en önemlisi yüreğindeki sevgiyi bizimle paylaşan bir halk. Şimdi de bu güzel insanlardan ayrılmanın hüznü. Van'ın nüfusunun 1 milyon değil, 75 milyon olduğunu gösteren sizlerden ayrılma vakti. Artık, geleceğe daha umutla bakıyorum. Ülkeme hizmet için daha şevkliyim. Ülkemi ve ülkemin güzel insanlarını daha çok seviyorum. Herşey için, bana bunları yaşattığın ve söylettiğin için teşekkürler Didim..."
Asıl sana teşekkürler Sevgili Erdal. Yaşadığın ve yaşadığınız tüm acıları en derinimizde hissediyor 75 milyonluk Türk milleti. Sen ve senin gibi 1 milyon Van'lı kardeşlerimize teşekkürler. Ne kadar büyük bir devlet ve millet olduğumuzu bize bu harika sözlerle tekrar hatırlattığın için...

Hadi.. Yürüverin gari...

Bu sloganı çok sevdim. Tüm dünyada çağın hastalığı haline gelen obezite ile mücadele için yeni bir proje hazırlayan Sağlık Bakanlığı'nın muhteşem sloganı bu. Yarın, Valilik ile birlikte Muğla'dan başlatıp tüm Türkiye'de uygulamaya konulacak proje, bizzat Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından takip ediliyor. 10 bin Muğlalı ile 10 bin adım atmak için yarın Muğla'da olmayı çok isterdim. Her ne kadar çok kilolu olmasa da, kendisini "obezite sınırına gelmiştim" diye tanımlayan ve son 1 yılda 10 kilo veren Bakan akdağ, sağlıklı yaşam için hepimize örnek olacak. Ne dersiniz; Sofradan doymadan kalkalım, günde 10 bin adım atalım. Hadi, yürüverin gari...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA