• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ŞEBNEM BURSALI

Analar ağlamasın diye...

sebnem.bursali@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 12.05.2013, 00:00
O; 7 çocuk annesi daha genç denilecek yaşta 48 yaşında Mardinli bir kadın... Bu kadar yaşına bu kadar çocuk sığdırmış ama acıların en acısını yaşamış; evladını kaybetmiş. Oğlu Abdurrahman henüz 18 yaşındayken 2002 yılında terör örgütüne katılmış ve 7 yıl sonra 17 Mayıs 2009'da Siirt'in Şırnak kırsalında girdiği silahlı çatışmada öldürülmüş. Ve ne acıdır ki; anne, oğlunun öldüğünü bir yakınından gelen telefonla veya kapısına gelen birinden değil; televizyondan öğrenmiş. Roj tv'deki yayında oğlu Abdurrahman'ın öldürüldüğünü...
Yine bir başka genç denilebilecek bir yaştaki 50 yaşındaki Mardinli bir anne; Oğlu Ömer Turan'ı 20 yaşındayken ellerini kınalayarak, davullarla zurnalarla uğurlamış askere. Anlı şanlı ordusunda, aslan gibi bir Mehmetçik olarak gönderdiği Ömer, Tunceli Sarıyayla Karakolu'nda yine aslanlar gibi 16 ay askerlik yapmış. Terhisine 2 ay kalınca; nişanlı olarak gönderdiği oğlunun döndüğünde düğününü yapmak için eşyalarını almaya, düğün hazırlıklarını yapmaya başladı. Ama; terhisine 2 ay kala 2005 yılının 17 Mayıs günü; o acı haberi almış bu genç kadın; biricik oğlu Ömer şehit olmuştu...
Yukarıda anlattığım hikayede acıların en büyüğünü yaşayan bu iki kadın; bugün "neden ve niçinle" ilgilenmiyor. Tek bir ortak dilleri var; evlatlarını kaybetmişler. Ve dikkat ettiyseniz; ikisinin de oğlu yılları farklı olsa da aynı tarihte; yani 17 Mayıs'ta sonsuzluğa gitmiş. Bundan ötesi ve bundan sonrası yok artık bu iki kadın için.

DAĞDA ÖLEN EVLADININ MEZARI BİLE YOK
İlk hikayedeki kadının adı; Sultane Erkan. Diğer hikayenin kahramanı kadın Sadiye Turan. İkisi de Mardinli ve uzun süredir İzmir'de yaşıyorlar. Malum; bugün Anneler günü ve biz; Çözüm Sürecindeki Türkiye'yi ve süreci bize en iyi anlatacak olan Anne'leri ararken; Mardinliler Federasyonu Başkanı Mehmet Şakir Irmak'tan; Yeni Asır için bu iki kadının buluşmasında yardımcı olmasını istedik. Irmak; 11 Mardin Derneğinin birleştiği Federasyon toplantılarında bir araya geldiklerinde en fazla Çözüm Sürecini konuştuklarını anlatmıştı geçenlerde.
Ve; önümüzdeki günlerde İzmir'e gelecek hemşehrileri İçişleri Bakanı Muammer Güler'e de Federasyon olarak bu konuda fikirlerini, görüşlerini anlatacaklar. Bakan Güler ile bu buluşmada; işte bizim bugün manşetimizdeki bu iki acılı kadın da olacak. Ve; bugün sizlere gazetemiz aracılığıyla anlattıkları acılarını, yaşadıklarını ve bugün gelinen süreçle ilgili görüşlerini de bizzat anlatacaklar.
Oğlu dağda ölen Sultane Anne, son kez öpüp koklayacağı naaşını bile göremediğini, bırakın naaşını, duasını edeceği bir mezarının bile olmadığını anlatacak. Ama; işte bizim bugünkü manşetimizdeki gibi Sadiye Anne'nin şehitlikte yatan Ömer'inin mezarında; Ömer ile birlikte kendi oğlu Abdurrahman için de dua ettiğini anlatacak...
Arkadaşım Şafak İnce; bu buluşmanın her anına tanıklık etti. Ben; yüreğim dayanamaz endişesiyle çekindim açıkçası; Çünkü;
Sultane ve Sadiye Anne'ler bilir acıyı
Anneler'in ağlamasına dayanamıyorum.
Hele ki bu gözyaşları evlatları içinse; hiç dayanamıyorum.
İşte; bu iki kadının yıllardır dinmeyen gözyaşı evlatları için. Ve, ikisinin de tek dileği var; başka evlatlar ölmesin...
Bundan daha anlamlı bir mesajı, bundan daha anlamlı haykıracak, daha inandırıcı olacak başka kimse var mı? Sorarım size?
Dünün hesabını sormanın; yarınlardaki acılara sebep olmanın sorumluluğunu almak hala doğru mudur, sorarım size?
Kimse savaş istemedi, ama 30 yıl boyunca bu memlekette savaş yaşandı. Şimdi barış zamanı, çözüm zamanı. Dün, savaşın yanında olmayan milyonlar, bugün de bu çözümün yanında inanıyorum ben. Ve, bir an için tereddütünüz olursa eğer bu konuda; lütfen bugünkü Yeni Asır gazetesini saklayın ve Sultane ile Sadiye Anne'lerin söylediklerini bir kez daha okuyun. İnanın bana; tek bir tereddütünüz bile kalmayacak...

BENİM HİKAYEM...
Benim zaten 8 yıldır Anneler Günü'm yaralı geçiyor. Tıpkı bugünkü gibi papatyalar, renk renk güller açan bir bahar günü Mart'ın 13'ünün 2005'inde kaybettim anneciğimi. Acım da, bendeki boşluğu da sanki her yıl biraz daha büyüyor. Bir anneden başka kim sizi karşılıksız sevebilir ki? Üşüdüğünüzde, korktuğunuzda, canınız sıkıldığında ya da tam tersi sevindiğinizde, en mutlu anınızda yaşınız kaç olursa olsun ilk paylaşmak istediğiniz kişi de anneniz değil midir? İlk 2 yıl annem için "öldü" bile diyemedim "gitti" diyebildim. Ama; sonra hayatın devam ettiğini ve güçlü kızını işte tam da böyle görmek istediğini bildiğim için; geride bıraktıklarına abim Tarkan ve kızkardeşim Sinem ile (2 yıl önce onu da kaybedene kadar) babacığıma, Armağan ablama, Emin enişteme daha sıkı sarıldım. Gidenlerimizden sonra gelenlerimiz de oldu. Çağatay, Serap, Berke, Mete, Teoman'la arttık. Başta kendi ailemin güzel anneleri olmak üzere tüm annelerin ve anne adaylarının önünde saygıyla eğiliyor ve "iyi ki varsınız" demek istiyorum. Lütfen; annelerinizi sarılırken beni de hatırlayın...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA