Mevcut Başkan Metin Solak'ı, Aziz Kocaoğlu'nun istemediği bir sır değildi ve bunu açıkça hem kendisi hem de İl Başkanı Ali Engin, PM üyesi arkadaşları Alaaddin Yüksel ve Hülya Güven aracılığıyla Genel Merkez'e iletti. Öte yandan Çiğli için kendileri de bir arayışa girdi. Çiğli'de çok büyük yatırımları olan önemli bir işadamına bizzat teklif götürdüler. Kocaoğlu'nun da hazır bulunduğu buluşmaların sonuncusu çarşamba günü Ankara'da gerçekleşti. Bir genel başkan yardımcısının da katıldığı görüşmede o işadamına, "adayımız sizsiniz" dendi. Pazar günü 11'de başlayan MYK'ya hem bu işadamının hem de Ali Rıza Koçer'in ismi girdi. Ancak MYK'dan Aziz Buğa aday olarak çıktı. Öğleden sonra 16.00'da başlayan PM'den geçen isim ise; Hasan Arslan oldu.
Mutlu ve Karşıyaka
Benzer durum Konak ve Karşıyaka adayları için de yaşandı. Burada bir parantez açıp Karşıyaka Adayı Hüseyin Mutlu Akpınar'ı, diğer tartışmalı adaylardan ayrı tutmayı isterim. Gençlik Kolları'ndan bu yana parti içinde görev alan ve Karşıyaka Kulübü yöneticiliğini 2 dönem üstlenen Akpınar, hiçbir emek vermediği halde paraşütle bir yerlere getirilenlerden çok farklı bir siyasetçi. Hatta; Aziz Kocaoğlu'na rağmen belediye başkan adayı olan tek isim bile diyebiliriz.
Neyse; asıl konumuza dönelim ve CHP'deki kopan fırtınanın ne ölçüde haklı veya haksız olduğunu sizlerin yorumlarına bırakacak notlarımızı paylaşmaya devam edelim.
Kılıçdaroğlu sözü ne oldu?
Bizzat CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bu göreve gelirken parti içi demokrasinin bugüne kadar "birilerinin uhdesinde" yürütüldüğünü ve ilk işinin tam demokratik ortamı sağlamak olduğunu ilan etmişti. Ve; belediye başkan adaylarının belirlenmesinde dikkate alınacak kriterleri de açıklamıştı: "Başkanların performansları, kamuoyu yoklamaları ve bütçeyi idare biçimleri" değerlendirilecek ve yeniden aday olup olmayacaklarına bu kriterlere göre karar verilecekti.
Elbette, hep aynı başkan aday gösterilmeyebilir. Ama; siz adaylık kriteri olarak belirlediğiniz bu hususların hepsinde "geçer not" aldığı görülen başkanlarınızı "hiçbir gerekçe göstermeksizin" tercih etmezseniz, "demokrasi kriterinize" yara aldırmış olursunuz. Ki; yapılan açıklamalarda bu kırgınlık açıkça görülüyor.
Excel dosyalı demokrasi
Peki; Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın'ın yüz yüze görüşmek yerine içine "Excell dosyası" ekleyerek gönderdiği mail yoluyla düşüncelerini almak istediği milletvekillerine reva görülen muameleye ne diyeceğiz? Bence; CHP Genel merkez en kötü sınavı, layık gördüğü bu tutumuyla milletvekillerine yönelik vermiştir. PM'de her ne kadar Birgül Ayman Güler ve Aytun Çıray görüşlerini dile getirse bile, hiç konuşmamayı tercih eden Alaaddin Yüksel ve Hülya Güven'in istediği adayların PM'den geçmesi manidardır. Daha 1 ay öncesinde Ankara'da bir araya gelen 7 milletvekilinin, hiçbir görüşünün dikkate alınmaması da başka bir ayrıntıdır. Şimdi hepimizin gözü-kulağı bu vekillerde. Hepsinin kırgın ve kızgın olduğunu biliyorum fakat; bunu siyaseten nasıl yansıtacaklar merak ediyorum. Dünden itibaren "istifa" dahil pek çok tepkinin değerlendirildiği konuşuluyor.
Gelelim neticeye. Dün de yazdım; bu pilav daha çok su kaldırır. Ve biz bu konuyu daha çok konuşur, yazarız. Hakan Tartan son derece "anlamlı" ifadelerle "tek adam diktatörlüğü" olarak adlandırdığı süreci partisinden "istifa ederek" şimdilik sonlandırdı. Faik Tütüncüoğlu'nun yaptığı "Değdi mi Aziz Bey?" sitemli açıklaması, Ercan Tatı, Metin Solak ve Sıtkı Kürüm'ün bundan sonraki adımları önemli. Aziz Bey adına bütün bu yaşananların "değdiği" açık ama CHP ve örgüt için "değip değmediği" 30 Mart gecesi görülecek.
sebnem.bursali@yeniasir.com.tr