• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
SEDA KAYA GÜLER

Hep haklı olmak zorunda mıyız?

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01.11.2012, 00:00
Samimi olarak şu soruşu soralım kendimize: Otoritenin koyduğu ama gerekçelerini anlamakta ve kabul etmekte zorlandığımız yasaklara karşı mıyız? Örneğin dün askerin koyduğu yasaklara veya var olan hükümetin aldığı kararlara karşıydık. Bunun için tepki verildi mi? Verildi. Sancılı bir süreç yaşandı ve o gün bu tepkilerden dolayı mağdur edilenler, hatta hapse girenler iktidar oldu mu? Oldu.
Yani otoritenin aldığı veya koyduğu her kararı kabullenmek gerektiğini savunmuyoruz. Tepki gösterilmeli. Peki öyleyse şimdi neden hükümetin aldığı kararlara karşı çıkanları terörist, darbeci, Ergenekoncu ilan ediyoruz?
Hangi partiden, hangi görüşten olursak olalım, "Bizim düşündüğümüz her şey doğru, karşı taraf tamamen yanlış" yaklaşımını benimsemiş durumdayız. Siyah, beyazın yanı sıra grinin de olduğunu görmüyoruz. İktidar partisini destekliyoruz diye iktidarın yaptığı her şeyi savunmak zorunda hissediyoruz kendimizi. Veya muhalefet partisine oy verdik diye, onların yaptığı veya söylediği her şeyin arkasında durmak zorunda olduğumuzu.

TARAFSIZ OLMAK
Tenis turnuvasında bakanların yuhalanması doğru mu? Değil elbette. Ama demokratik ülkelerde karşılaştığımız bir davranış. Keşke olmasaydı. Bunu eleştirirken, böyle bir turnuvada ödül töreninden önce bakanların sıra sıra dizilip konuşma yapmasının doğru olup olmadığını da tartışmamız gerekir. Turnuvaya gelenler maç izlemeye geliyorlar, bakanların konuşmasını dinlemeye değil. Bakanların dinlemek isterlerse, onların konuşma yaptığı yerlere giderler. Elbette o turnuvanın gerçekleşmesi için ilgili bakanlıklar ve belediye başkanları destek verecek. Bu o sporu sevenlere yapılan bir lütuf değil, yapılması gereken bir şey. Ama bu destek verildi diye bakanların çıkıp konuşma yapmak istemeleri yanlış. Kadın tenisçilerin turnuvası diye biz her ne kadar kadın bakanlığı olarak görsek de, hükümetin aldığı kararla adı "aile ve sosyal politikalar" olarak değiştirilen bakanlığın başında olan Fatma Şahin'in konuşma yapmak istemesi de yanlış. Tepkiye rağmen konuşmaya devam etmesi de yanlış. Yabancı gazeteciler de zaten seyircinin tepkisinden çok, tepkiye rağmen konuşmaların devam etmesine şaşırıyorlar. Tepkileri, dünyaya rezil olduk diye eleştirmek de yanlış. Tıpkı, türbanlı first lady'ler nedeniyle dünyaya rezil olduğumuzu düşünmek gibi.

EN BAŞARILI BAKAN
Bu demek değil ki ben Fatma Şahin'e karşıyım. Tam tersi, partisine oy vermediğim halde kendisini yürekten destekliyorum. Yapmak istediği pek çok şeyi doğru buluyorum çünkü. Pek çok konuda kendisiyle hem fikirim. Karar merciinde olduğu için de, onu desteklemem gerektiğine inanıyorum. Ayrıca hükümet içindeki en başarılı bakan olduğunu düşünüyorum.
Ama başta da belirttiğim gibi, bütün bunlar onun her yaptığını veya söylediğini onaylamam anlamına gelmiyor. Bu köşede Fatma Şahin'i övdüğüm de olduğu, eleştirdiğim de. Olması gereken de bu.
Tarafsız olmak, önyargılı yaklaşmamak ve hata yaptığımızda veya yanlış yaptığımızda bunu kabullenmek, özür dilemek, karşı tarafı anlamaya çalışmak ve bunu tepeden bakmadan yapmak. Dün eleştirdiklerimizi, bugün biz yaparsak, herkesten önce kendimizi sorgulamamız gerekmez mi?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA