Hükümetin çok tartışılan anayasa değişikliği büyük bir sürpriz olmazsa, bu hafta TBMM Genel Kurulu'nda görüşülecek. CHP'nin, "Tartışmalı 3 madde seçim sonrasına kadar askıya alınsın" önerisi iktidar partisinden kabul görmedi. Ne garip bir çelişkidir ki, 82 Anayasası'nın kapısına kilit vurduğu CHP ve MHP, şimdi o anayasanın değiştirilmesini önlemeye çalışıyor. "Anayasa değişsin ama bunu AK Parti yapmasın" diye özetlenebilecek bir çizgideler. Oysa geride kalan 28 yılda, bu iki partinin de altında imzası bulunan 16 anayasa değişikliği yapılmış Türkiye'de. Darbecilerin ülkeye diktiği gömlek dar geldiğinden olsa gerek, anayasanın tam 83 maddesi değiştirilmiş TBMM'de. Yani darbeden sonra iktidara gelen her siyasi partinin anayasa ile görülecek bir hesabı olmuş. ANAP döneminde 4, DYP-SHP döneminde 15, DSP-MHP-ANAP koalisyonunda 37, AK Parti döneminde ise 27 maddede değişiklik yapılmış. 12 Eylül'de 650 bin kişinin gözaltına alındığını, 1.5 milyon insanın fişlediğini, 7 bin kişinin idamla yargılandığını, 517 kişinin asıldığı, 230 bin kişinin mahkemelere çıkarıldığını unutanlar olabilir. Ama Türkiye'de toplum, 12 Eylül ile olan hesaplaşmasını henüz bitirmedi. Bu nedenledir ki, darbe sonrasında iktidara gelen her parti, özgürlüklerin sınırı genişletmek için anayasayı değiştirdi. Yani halkın sesine duyarsız kalamadı. Anayasa değişikliğinin kim tarafından ve ne amaçla yapıldığı kadar, bu boyutuyla da ele alınmasında fayda var.
Ahmet Türk'ten ne istediniz?
Bu ülkede ne zaman barışa yönelik bir adım atılsa, bir yerlerden düğmeye basılıyor ve süreç bir şekilde baltalanıyor. Kapatılan DTP'nin Genel Başkan'ı Ahmet Türk'e, Samsun'da yapılan iğrenç saldırının, karanlık güç odakları tarafından planlanmış bir provokasyon olduğundan hiç şüphem yok. Dikkat ettiniz mi, Kürt siyasetinin en ılımlı ve barışçıl adamı üzerine sistemli bir şekilde çalışıyor birileri. Siyaset yasağından sonra, Ankara'da başını sokacak bir kiralık ev bile bulamamıştı. Ve dün Samsun'da güvenlik çemberini her nasılsa eline kolunu sallayarak geçen bir zavallının acımasız yumruk darbelerine maruz kaldı. 70 yaşındaki Türk'e vurulan o yumrukların hedefinde aslında hepimiz varız. Malum güçler bir kez daha Türkiye'nin barış ve kardeşlik özlemini ertelemek için işbaşında. Aman dikkat. Ve biraz sağduyu.
Fevzi Çakmak'ı anlamak
Genelkurmay Başkanlığı, İsmet İnönü ile başlatıp Kazım Karabekir ile sürdürdüğü anma toplantılarının sonuncusunu Mareşal Fevzi Çakmak için düzenledi. Cumhuriyetimizin kuruluşunda Atatürk ile birlikte hem cephede, hem sivil hayatta kader birliği yapan bu üç önemli ismin bilinmeyen yönlerini kamuoyuna tanıtmaktı amaç. Ancak her toplantıda gazetecilerin gündemle ilgili soruları ve bu sorulara verilen yanıtlar hep etkinliğin önüne geçti. Pazar günü gazetelerde, Fevzi Çakmak ile ilgili tek bir satır yazı görebildiniz mi? Yaşam tarzları uyuşmamasına rağmen, Atatürk ve Fevzi Paşa arasındaki kadim dostluğun göz yaşartan detaylarını keşke herkes öğrenebilseydi. Atatürk'ün birlikte çıktıkları seyahatlerde Fevzi Paşa ibadetini yapabilsin diye gösterdiği özenden, Fevzi Paşa'nın o meşhur Çankaya sofralarına sık sık katıldığından, tam 8 dili ana dili gibi konuştuğundan ve daha nice şaşırtıcı ayrıntılardan salondakiler dışında kimsenin haberi olmadı. Atatürk ile birlikte Milli Mücadeleyi başlatma kararını almalarında, İzmir'in İngilizler tarafından Yunanlılara verilmesinin nasıl etkili olduğundan da hiç bahsedilmedi gazetelerde ve televizyonlarda. Sürekli kendini tekrarlayan, aslında Ankara'daki sivil-asker bürokrasi, siyasetçi ve gazeteci üçgeni dışında kimsenin çok da ilgilenmediğine inandığım o meşhur gündem, bu toplantının da önüne geçti. Umarım Genelkurmay her üç toplantının tutanaklarını da kitaplaştırır. Türkiye'nin genç kuşakları İnönü, Karabekir ve Çakmak paşaların zorlu ve onurlu hayat hikayelerini, ders kitapları dışında bir de bu kitaplardan okumalı.