Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Gaffar Okkan, Hrant Dink ve Özdemir Sabancı. Son 20 yılda ocak ayı içinde uğradıkları suikastlar sonucu hayatını kaybeden 5 önemli isim.
Farkında mısınız bilmem. Dünya üzerinde bizden başka hiçbir ülkede, 1 hafta içinde 3 ayrı faili meçhul cinayet kurbanı için anma töreni düzenlenmiyor. 90'lı yıllarda adımız boşuna 'faili meçhul cinayetler ülkesine' çıkmadı. O karanlık dönemin bize bıraktığı miras, maalesef giderek anlamını yitiren bu anma törenleri oldu. 19 Ocak'ta Hrant Dink, 23 Ocak'ta Gaffar Okan ve 24 Ocak'ta Uğur Mumcu'yu andık. 31 Ocak'ta sıra Muammer Aksoy'da. (Özdemir Sabancı 9 Ocak'ta anıldı.)
Aynı isimler, aynı demeçleri bıkıp usanmadan kameralara tekrar ediyor yılın bu dönemlerinde. Üstelik vermiş oldukları şeref sözünün ağırlığı altında ezilmiyorlar bile. Bu insanları kim, neden öldürdü? Katiller niye bulunamıyor, acaba bulunmaları bazı güçlerin işine mi gelmiyor? Bu sorulara en az bizim kadar Fransız kalıyor onlar da. Bir an gözlerinizi kapatıp düşünün. Mumcu'nun kalem oynattığı bir medya bugünkünden çok daha farklı olmaz mıydı? Gaffar Okkan'ın Diyarbakır'da attığı barış ve kardeşlik tohumları yeşerseydi bugün terörü konuşuyor olur muyduk? Sabancı'nın kuracağı yeni fabrikalarda kim bilir kaç insan evine ekmek götürecekti? Dink ve Aksoy'un fikir ve kültür hayatımıza katkıları devam etseydi, bu ülke insanının gerçek demokrasiye ulaşma mücadelesi daha farklı bir noktada olmaz mıydı? İşte bu yüzden failler artık bulunmalı. Yok bu irade gösterilmeyecekse, sıradanlaşan, siyasetçilerin gövde gösterilerine sahne olmaktan başka bir işe yaramayan anma törenlerine derhal son verilmeli. En azından katiller bulunup, hesap sorulana kadar.
Ayşe Paşalı ve kadın vekiller
Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri kadına karşı uygulanan şiddet. Maalesef bu konudaki sicilimiz pek parlak değil. Kocası, sevgilisi ya da ailesi tarafından dövülen, öldürülen kadınlarla ilgili haberleri artık kanıksar hale geldik. Ayrıldığı eşi tarafından boğazı kesilerek öldürülen Ayşe Paşalı'yı tartışıyoruz şu sıralar. Sayesinde kadına karşı şiddeti yeniden hatırladık. En temel insan hakkı olan yaşam hakkını bile koruyamadığımız talihsiz kadının cinayet davasına, 8 Şubat'ta Ankara'da devam edilecek. CHP'li Canan Arıtman bu davaya müdahil olmak için mahkemeye müracaatta bulundu. Arıtman, parlamentodaki tüm kadın milletvekillerini de o gün davaya müdahil olmaya davet etti. "Kadın milletvekilleri olarak öncelikli görevimiz kadınlarımızı korumak" diyen Arıtman, 8 Şubat'ta adileyede olacak. Bakalım diğer kadın vekiller bu çağrıya ne ölçüde karşılık verecek.
Vekilin Ankara karnesi-2
Geçtiğimiz hafta TBMM kayıtlarından İzmir milletvekillerinin parlamento çalışmalarına yönelik istatistiki bilgiler vermiştim. Yazı yayınlandıktan sonra bazı vekillerden sitemle karışık itirazlar geldi. O nedenle bu hafta da vekillerin Ankara karnesinden ayrıntılar vermek şart oldu. İzmirli vekiller arasında 34 günle en çok izin yapan milletvekili ilan ettiğimiz Canan Arıtman, söz konusu izinleri üyesi olduğu Dışişleri Komisyonu'ndaki görevi nedeniyle kullandığını bildirdi. AK Partili İbrahim Hasgür ise, telefon açarak kendisinin Meclis'e hiç devamsızlık yapmadığı bilgisini verdi. İtirazlar sadece devam konusuyla sınırlı kalmadı. Hatırlayacaksınız, Meclis'in en aktif İzmirlisi olarak Ahmet Ersin'i yazmıştık. Son 1 yıldaki tablo bunu gösteriyordu. İstek üzerine araştırmayı 2007 Temmuz'undan bugüne kadar yapılan çalışmaları kapsayacak şekilde genişlettik.
İşte o sonuçlar: 3.5 yıllık dönemde yazılı-sözlü önerge ve kanun teklifi sayısı itibariyle ilk sırada Bülent Baratalı yer alıyor. Onu Ahmet Ersin ve Kamil Erdal Sipahi takip ediyor. Peki bu önergeler içinde İzmir'in sorunları ne kadar yer kaplıyor? O konuda da elimizde sağlam veriler mevcut. Meclis'te yaptığı tüm çalışmalarda İzmir'le ilgili konulara en çok yer veren isim Ahmet Kenan Tanrıkulu. Arkasından Kamil Erdal Sipahi, Bülent Baratalı, Abdurrezzak Erten ve Mehmet Ali Susam geliyor.