Ayrılıkçı terör örgütünün sivil uzantısı BDP'lilerin tehdit ve şımarıklıkları seçim öncesinde toplumu fena halde gerdi. Gidişat maalesef pek iç açıcı değil. Türkler ve Kürtler'in barış içinde yaşayabildiği, kimsenin komşusunun etnik kökenini sorgulama ihtiyacı duymadığı dönemleri hatırlayan son kuşaktanım. Bu nedenle hükümetin 'Kürt açılımı' adı verilen demokratikleşme adımlarına bu köşeden kendi çapımda destek olmaya çalıştım. Ancak bugün gelinen noktada, sorunun demokratik hak ve özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesiyle çözüleceği yönündeki inancım ciddi bir şekilde sarsılmış durumda. Kendilerini Kürtlerin temsilcisi ilan eden BDP'lilerin varoluş gerekçesinin şiddet olduğu gerçeğini galiba unutmuşuz. Baksanıza İmralı'daki caninin gözüne girmek ve yeniden kapağı Meclis'e atabilmek için, kutsal bildiğimiz tüm değerlere saldırmaktan çekinmiyorlar. Sadece son dönemde yaptıkları bile insanı dehşete düşürmeye yeter. Polise tokat atmak, gerilla kıyafetleriyle halkı kışkırtmak, Atatürk'ün büstüne terörist başının posterini asmak, çocuk ve gençlerin kanı üzerinden siyasi gelecek hesapları yapmak vs...
Ağızlarından hiç düşürmedikleri 'barış'ın panzerlerin önüne sürdükleri çocukların attıkları taşlarla gelmeyeceğini onlar da çok iyi biliyor. Hem o çocuklar, hem dağdaki kandırılmış gençler umurlarında bile değil. Tek dertleri var: Apo'dan bir Mandela yaratmak. Bunun için toplumu gerebildikleri kadar geriyor ve şiddeti körüklüyorlar. Kürtlerin önündeki en büyük engel onlar. Ancak eninde sonunda maskeleri düşecek. Umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Çünkü iki halk arasındaki kardeşlik bağı onların sandığı gibi pamuk ipliğine bağlı değil. En nihayetinde bu coğrafyada sağduyu galip gelecek. 15 Haziran'dan sonrası için kıyamete randevu veren şahıs da Mandela'nın hayat hikayesini okumaya devam edecek.
CHP'de Yılmaz Güney kavgası
Türk sinemasının çirkin kralı Yılmaz Güney'in CHP'li iki milletvekilinin arasını açacağını rüyamda görsem inanmazdım. Şahin Mengü ve Selçuk Ayhan arasındaki Yılmaz Güney polemiği mahkemeye taşındı. Ulusalcı Mengü ile yenilikçi Ayhan'ı karşı karşıya getiren tartışma, Kılıçdaroğlu'nun Paris'te Yılmaz Güney'in mezarını ziyaret etmesiyle başladı. Önder Sav ekibinden Mengü, bu ziyarete, "Bir hakimi öldürmüş insanın mezarına ziyarete gidilmez. Aksi takdirde Apo'yu da ziyarete gitmek gerekir. O da 33 bin insanı öldürmüştür. Bir insanı öldürmekle, 33 bin insanı öldürmek aynı şey" sözleriyle tepki göstermişti. Mengü'nün partide kriz yaratan bu açıklamasına yanıt Selçuk Ayhan'dan gelmişti. Ayhan bir internet sitesinde yayınlanan demecinde, Güney'in örnek bir sanatçı olduğunu söyleyerek Mengü'yü ağır bir dille eleştirmişti. O haberde Ayhan'ın Mengü için, "Kendisi hasta bir adamdır" dediği yazıyordu.
İkili arasındaki ipleri koparan da bu ifade oldu. Mengü, "Ben bu sözleri söylemedim. Konuşmalarım çarpıtılmış" diyen Ayhan'ı 'şimdilik' kaydıyla dava etmedi. Ancak haberi yayınlayan siteye 30 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Tanık olarak da Ayhan'ı gösterdi. Dava perşembe günü Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmeye başlanacak. Mengü, "Benim derdim para değil. Gerçekler ortaya çıksın istiyorum. Selçuk Ayhan bana yemin ederek 'Abi bu sözler bana ait değil' dedi. Mahkemede böyle bir demeç verdiği ortaya çıkarsa, kendisini de dava edeceğim" diyerek işin peşini bırakmayacağını belirtiyor. Ayhan ise, "Haberi yazan arkadaşa demeç olarak bir şey söylemedim. Aramızdaki sohbeti haber niteliğine büründürerek yayınlamışlar. Mahkemede bunları anlatacağım" diyor. İlginç bir ayrıntı daha. Hem Mengü hem de Ayhan, Kılıçdaroğlu tarafından tasfiye edildiler. Mengü, Manisa'da 6. sıradan kendine yer bulabildi. Seçilmesi pek mümkün görünmüyor. Ayhan ise listeyi bile alınmadı. Yani koltuk gitti ama kavga henüz bitmedi.