• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ZAFER ŞAHİN

27 Mayıs'ın hesabı sorulsaydı 12 Eylül olmazdı

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19.01.2012, 00:00
AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, 12 Eylül askeri darbesi sonrası tutuklanan ve gençlik yıllarını cezaevinde geçirmek zorunda kalan bir isim. Kısacası bir darbe mağduru. 12 Eylül iddianamesinin kabul edilmesi onu çok mutlu etmiş. Aradan geçen 32 yılın ardından darbecilerden hesap sorulmasını çok önemsiyor. Özdağ, "27 Mayıs 1960 darbesinin hesabını sorsaydık, 1971 ve 1980 darbeleri olmazdı. 12 Eylül'ün hesabını sorsaydık 28 Şubat ve 27 Nisan e-muhtırası olmazdı. Hesabı sorulmayan her darbe, başka bir darbenin teşvik unsuru olmuştur" diyor. Bu tespite katılmamak mümkün değil. Meclis'te 12 Eylül mağduru olan tek vekil Özdağ değil. Acaba diğerleri neden bu konuda iki çift laf etmiyor?

Bir AK Parti gerçeği: Üç çocuk

Yeni yıl AK Parti'ye uğurlu geldi. Erzurum Milletvekili Fazilet Dağcı Çığlık'ın ardından MKYK Üyesi Asuman Erdoğan'ın da anne olması, partide, "Çocuk da yaparım, kariyer de" modasının başladığını gösteriyor. Başbakan Erdoğan'ın üç çocuk meselesine ne kadar önem verdiği malum. Özellikle genç milletvekillerine bu konuda bir telkinde bulunup bulunmadığını bilmiyoruz. Ancak onları çocuk yapmaya teşvik edecek ilginç bir ayrıntı dikkatimi çekti. Erdoğan'ın Bakanlar Kurulu'na aldığı 26 ismin tam 82 çocuğu var. Yani bakanların çocuk ortalaması üçün de üzerinde. Erdoğan'ın, bakanları seçerken çocuk sayılarına baktığı gibi saçma bir tezi kanıtlamaya çalışmıyorum. Ancak rakamlar 3 çocuk, hatta daha fazlasına sahip olan AK Partililerin bakan olma ihtimalinin diğerlerine göre daha yüksek olduğu sonucunu veriyor bize. Kabinede en çok çocuk Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'de. 6'şar çocuklu bu iki bakanı 5 çocukla Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar takip ediyor. Başbakan Erdoğan'ın "3 çocuk" talimatına harfiyen uyan isimler; Binali Yıldırım, Beşir Atalay, Ali Babacan, Bekir Bozdağ, İsmet Yılmaz, Ömer Dinçer, Mehdi Eker ve Suat Kılıç. 7 bakan ise 4'er çocuk sahibi. Bu tablo sizce de çok şey anlatmıyor mu?

ÇOMÜ'de neler oluyor?

Sedat Laçiner, Türkiye'nin en genç rektörü. Çanakkale Üniversitesi (ÇOMÜ) yaklaşık 1 yıldır ona emanet. CHP Çanakkale Milletvekili Ali Sarıbaş, önceki gün Meclis'te bir basın toplantısı düzenleyerek kendisi hakkında bazı iddialarda bulundu. Genç rektörün üniversitede siyasi görüşleri doğrultusunda kadrolaşmaya gittiğini ve çalışanlar üzerinde baskı kurduğunu öne sürdü. CHP'li vekil, "diktatörlük özlemi içinde" dediği Laçiner'in televizyon televizyon gezerek siyasete yön vermeye çalıştığını söylüyor. Bir üniversitenin ve başındaki bilim adamının böyle suçlamalara muhatap olması üzüntü verici. Sarıbaş'ın iddiaları üzerine ÇOMÜ'den de yazılı bir açıklama geldi. "Parti içi rekabetlerinize üniversiteyi ve bilim insanlarını karıştırmayınız" denilen açıklamada ÇOMÜ'nün siyaset üstü bir kurum olduğu vurgulanmış. Ne vekilin ne de üniversitenin açıklamaları "ÇOMÜ'de neler oluyor" sorusuna tatmin edici bir yanıt vermiyor. Bu tatsız çekişme umarım daha fazla dallanıp budaklanmaz.

Askeri okuldan ayrılan öğrenciler Meclis gündeminde

Türkiye'de öğrenci ve mağduriyet kelimelerinin yan yana kullanılır hale gelmesi boşuna değil. Sadece sivil eğitim kurumlarında okuyanlar değil, askeri okul öğrencileri de ciddi mağduriyetler yaşıyor. Hele de askeri okuldan sağlık sebebi dışında bir nedenle ayrılanlar. 2007 yılında askeri bir okula kayıt yaptırıp, 2010 yılında ayrılan bir öğrenciden yasal faiziyle birlikte 26 bin 757 lira tazminat talep ediliyor. Bu rakam bazı durumlarda 50 bin liraya kadar yükseliyor. O yaşta bir gencin bu paraları ödemesi çoğu zaman mümkün olmuyor. Hem kendisi hem de ailesi büyük bir sıkıntı içerisine giriyor. CHP Balıkesir Milletvekili Namık Havutça, askeri okullardan ayrılan öğrencilerin derdine derman olacak bir kanun teklifi hazırladı. Havutça'nın teklifi kabul edilirse sağlık nedenleri dışında askeri okullardan ayrılan veya çıkarılan öğrenciler, personel ve amortisman giderleri hariç devletin kendileri için harcadığı paranın tamamını değil, yüzde 20'sini ödeyecek. Fen ve Anadolu Öğretmen Liseleri gibi yatılı okullarda okuyan öğrencilerin okullarından ayrılırken tazminat ödemediklerini hatırlatan Havutça, "Askeri okul öğrencilerinden istenen tazminat eşitlik ilkesine aykırı" diyor.

Pardus, neden başarısız oldu?

CHP'nin bilişim uzmanı milletvekili Erdal Aksünger'den duyana kadar Pardus hakkında bilgiye sahip değildim. Meğer Pardus ulusal güvenliğimizi çok yakından ilgilendiren stratejik önemde bir projeymiş. TÜBİTAK, 1999 yılında bilgisayarlarda kullanılan işletim sistemlerini millileştirme amacıyla "Pardus Projesi" adı verilen bir çalışma başlatmış. Ancak ilerleyen süreçte enteresan bir şekilde bu proje rafa kaldırılmış. Bu mesele çok kritik. Aksünger, kendine ait özgün bir yazılım sistemi olmayan ülkelerin ulusal güvenliğinin tehlikede olduğunu hatırlatıyor ve ekliyor: "Türkiye'de bugün kullandığınız bütün bilgisayarlar, dijital her türlü veriyi bir yerlere gönderme özelliğine sahip bütün cihazlar, Amerikan veya İsrail yazılımlarıyla kopya edilebilir vaziyette. Bunu unutmayın." Yani birileri bizi istediği an gözetleyebilir veya gözetliyor demeye getiriyor. Hayal gücü geniş olanlar için dış güçlerin kontrolündeki bir yazılım sistemiyle başımıza neler gelebileceğini tahmin etmek zor değil. İncir çekirdeğini doldurmayacak mevzuları günlerce ve büyük bir iştahla tartışıyoruz. Bu gündemde ulusal güvenlik ve Pardus'a maalesef sıra gelmiyor. Umarım Aksünger'in uyarılarını dikkate alan birileri çıkar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA