• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ZAFER ŞAHİN

Özal'ın katili belli

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27.11.2012, 00:00
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bir suikast sonucu hayatını kaybettiği artık neredeyse kesinleşti.
Özal'ı kim ya da kimlerin öldürdüğünü öğrenmek hem çok kolay hem de çok zor.
Katil aslında belli...
18 Haziran 1988 - 3 Kasım 1996 tarihleri arasında Türkiye'de işlenen faili meçhul cinayetlerin arkasında kim varsa, aydınları, devlet adamlarını, askeri yetkilileri, istihbarat görevlilerini kim ortadan kaldırdıysa; Özal'ı da o öldürdü.
Özal ilk kez 18 Haziran 1988'de ANAP'ın kongresinde öldürülmek istendi.
Suikasttan yaralı kurtuldu.
Kendisine yapılan saldırının bir örgüt işi olduğunu söyledi ve sustu.
O örgüt o kadar güçlüydü ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı dahi canına kastedilmesine rağmen üzerine gidemedi.
Kimi suikastın nedeni olarak Özal'ın ordunun komuta kademesine yaptığı müdahaleyi gösterdi, kimi tekerine çomak sokulan mafyayı işaret etti.
Sonrasında 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen trafik kazasına kadar geçen 8 yıllık karanlık dönem başladı.
Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Musa Anter, Eşref Bitlis, Adnan Kahveci, Cem Ersever, Hiram Abas ve Turgut Özal bu zaman diliminde öldü ya da öldürüldü.
Yüzlerce isimsiz ya da ismi az duyulmuş kişi de faili meçhule kurban gitti.
Devleti ele geçirmeye çalışan çetelerin kontrolü ele aldığı, at izinin it izine karıştığı bir dönemin en büyük kurbanı oldu Özal.
Devlet içinde yuvalanmış derin yapı 'Patron benim' mesajını Özal üzerinden verdi.
Onun ölümünden sonra ne Kürt meselesini çözebildik, ne ekonomide ve insan haklarında bir arpa boyu yol alabildik.
1993-2003 arasını krizler, postmodern darbeler, batan bankalar ve hortumlanan milyar dolarları konuşarak geçirdik.
Bugün hala o dönemin ağır faturasını ödemekle meşgulüz.
Bu saatten sonra o zehri Özal'a veren maşa bulunur mu bilmem.
Ancak tarihe not düşmek ve hiçbir şeyin yapanın yanına kar kalmadığını göstermek adına, perde arkasındaki karanlık odakları ortaya çıkarmak bu ülkenin boynunun borcudur.
Bunu başaramazsak tarih eninde sonunda yine tekerrür edecektir.

Aleviler CHP'den ne bekliyor?
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün Seyit Rıza ve arkadaşlarına iadeyi itibarda bulunulmasına ilişkin kanun teklifi Meclis gündemine gelmeden, kendi partisi tarafından reddedildi.
Hüseyin Aygün ilginç bir isim. Daha seçilmeden önce CHP'li olmadığını ve Dersim katliamından Atatürk'ü sorumlu tuttuğunu açıklamakta bir sakınca görmemişti.
Seçildikten sonra da söz ve eylemleriyle çizgisinde en ufak bir sapma olmadığını her vesileyle ortaya koydu.
Kendisine kızabilir hatta CHP'de ne işi olduğunu sorgulayabilirsiniz.
Ancak Alevilerin taleplerini gündemde tutma konusunda hayli başarılı olduğu ve Dersim meselesi ile bir türlü yüzleşemeyen CHP içindeki bazı odakların maskelerini düşürdüğü yadsınamaz bir gerçek.
CHP her seçimde kendisine blok halinde oy veren Aleviler için bugüne kadar ne yaptı?
Hadi Dersim'e şu veya bu sebeple yanaşamıyor; peki Alevilerin en temel talebi olan cem evlerinin ibadethane olarak yasal statüye kavuşması için etkin bir muhalefet ortaya koyduğu söylenebilir mi?
Partinin başında Dersimli bir genel başkan varken dahi Alevilerin esamesi bile okunmuyor.
Parti yönetimi her zamanki gibi orta sahada top çevirerek zaman kazanmaya çalışırken, Hüseyin Aygün de şahsi oynayarak kendisini Meclis'e yollayan hemşerilerine selam çakıyor.
Artık CHP'ye ihtiyacı da kalmadı, 2015'te ceketini koysa Tunceli'den yeniden vekil seçilir, Ankara'nın yolunu tutar.
CHP yönetimi Alevileri böyle görmezden gelmeye, taleplerine kulak tıkamaya devam ederse, meydan hepten Aygün gibi militanlara kalacak.
İşte o zaman hem Alevileri hem de Batı'da Aygün ve benzerlerine tepki gösteren geniş kitleleri kaybedebilir CHP.
Bu arada CHP'nin Ekim ayı içinde yapılan İdare Amirliği seçimini konu alan yazı nedeniyle bizi Alevi düşmanlığı yapmakla suçlayan bazı art niyetli kişilerden hala mesajlar alıyorum.
Arşivden bir baksınlar, bugüne kadar Alevilerle ilgili ne yazmışız, okusunlar.
En yakın dostlarım Alevi, onların uğradığı haksızlıkları dile getirmek adına sayısız yazı ve haber kaleme aldım.
Meclis'te yanında çalışan personelini sırf Alevi olmadığı için işten çıkaranı da, gazetecileri 'bizden olanlar ve olmayanlar' diye sınıflandıranları da gördüm.
Lafa gelince mangalda kül bırakmayanların Meclis kürsüsünden Alevilerle ilgili iki çift laf etmediklerine biraz şaşırarak, çokça da kızarak şahitlik ettim.
Alevilik ile Alevicilik yapmak arasındaki farkı iyi bilirim.
O yazı parti içindeki güç dengelerine yönelik bir analizdi.
Görüyorum ki, attığımız taş bazılarını ürkütmüş.
O halde doğru yoldayız.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA