• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ZAFER ŞAHİN

CHP'de bir garip işler

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 31.01.2013, 00:00
CHP'nin Salı günkü grup toplantısını izlerken kendimi adeta bir boks maçında gibi hissettim. Ringdeki boksörlerden birinin elleri sıkıca bağlanmıştı. Diğeri ise kendisine karşılık verme şansı olmayan rakibine sağlı, sollu kroşelerle vurdukça vuruyordu. Salondaki hazır kıtalar, abartılı alkışları ve CHP geleneğinde yeri olmayan sloganlarıyla, atmosferi daha da boğucu hale getirmekle görevlendirilmiş gibiydi. Elleri bağlı boksör tahmin edeceğiniz gibi Birgül Ayman Güler'den başkası değil. Ulusalcı vekilin sözlerine kızabilir, ya da destek verebilirsiniz. Burası beni ilgilendirmiyor. Ben size CHP'ye hiç ama hiç yakışmayan o manzarayı tasvir etmeye çalışıyorum. Kim ne derse desin; o gün Güler'e haddini bildirmek ve 'Ayağını denk al' mesajı vermek isteyen bir grup vardı salonda. Olay çıkartacağı her halinden belli olan, iri cüsseli bir adam Güler salona girdiği anda yanında bitiverdi. "Seni hiç sevmiyoruz ama CHP'yi seviyoruz" diye bağırarak kameraların dikkatine çekmeye çalışıyordu. Bunda başarılı da oldu. PM Üyesi Faruk Demir ve İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ile Adnan Keskin'in danışmanları devreye girmese, şovunu daha da abartacaktı. Bu şahsı gruptan sonra yemekte bir genel başkan yardımcısı ile aynı masada gördüm. Sonra Kemal Kılıçdaoğlu'nun konuşması başladı. Hem de, "Yaşasın halkların kardeşliği" sloganları eşliğinde. Bir CHP mitinginde ya da toplantısında bu sloganı daha önce hiç duymamıştım. CHP'nin tarihini hedef alan sayısız çıkışlarına rağmen "haylaz çocuk" muamelesi görmeye devam eden Hüseyin Aygün kadar şanslı değildi Güler. Kemal Bey'in sözde medyaya, özde Güler'e verdiği tepki, beklenenin aksine hayli sertti. Özellikle, "Burası üniversite değil" çıkışıyla Güler'e son darbeyi vurdu. Toplantı başladığı gibi sloganlarla bitti. CHP'nin anlı şanlı ulusalcı kanadının Güler'le aynı karede görünmemek için özel bir çaba içinde olduğunu da ekleyelim. Sesleri hayli gür çıkan ulusalcıların güçlerini ve samimiyetlerini görmek açısından bu kriz faydalı oldu. Son söz: Güler krizi sonrası yaşananlar partide psikolojik üstünlüğün artık yenilikçilere geçtiğinin ispatıdır.

Resepsiyonda Yıldırım rüzgarı

EXPO 2020 adayı İzmir'in, yabancı büyükelçiler ve misyon şefleri için Ankara'da verdiği resepsiyon, katılım açısından çok tatminkar değildi. Ancak buna rağmen, İzmir'in EXPO'yu ne kadar istediğini ve hükümetin organizasyonu ne kadar önemsediğini dış dünyaya göstermek açısından faydalı oldu.
Geceye damgasını vuran isim Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'dı. Yıldırım, sadece Türkiye'de değil, dış dünyada da çok popüler. Birçok büyükelçiye ismen hitap edecek kadar yakın. Hepsiyle tek tek ilgilendi, EXPO için destek istedi. Bir ara Orta Asya ülkelerinden bir grup büyükelçi ile sohbetine kulak kabarttım. Bir büyükelçi yanındaki arkadaşına Yıldırım'ı anlatırken "Binali Bey, Türkiye'yi pırıl pırıl yaptı" diye bir cümle kurdu. Demek ki, Türkiye'nin ulaştırma alanındaki dev yatırımları dış dünya tarafından da dikkatle izleniyor. Yıldırım yabancı konukları uğurladıktan sonra resepsiyona katılan CHP'li milletvekilleri ile koyu bir sohbete daldı. Gündemde kabine değişikliği ve İzmir vardı. Mehmet Ali Susam, Aytun Çıray ve Aydın Milletvekili Osman Aydın'la Yıldırım'ın görüşmesinden kahkahalar hiç eksik olmadı. İzmir'in gerilen siyasi atmosferini yumuşatmak için AK Parti ve CHP'lileri sık sık bir araya getirmek lazım. Tabi Ankara'da olmak şartıyla...

Çiftçiyi üzen yasa değişiyor

Türkiye ne çektiyse bürokrasiden çekti. İnsan odaklı düşünmeyen ve 'Altta kalanın canı çıksın' mantığıyla hareket eden bürokrasinin son kurbanı çiftçiler oldu. 6111 sayılı yasayla getirilen derin su kuyularına sayaç takma zorunluğundan bahsediyorum. 25 Şubat'a kadar kuyulara sayaç takmayan çiftçi, 1000-5000 lira arasında değişen oranlarda para cezası ödeyecekti. Üstelik o sayacı taktırmak öyle kolay bir iş de değil. Maliyeti 6 bin lirayı buluyor. Çiftçiler haklı olarak uygulamaya isyan edince devreye AK Parti İzmir Milletvekili Ali Aşlık girdi. Tarım Komisyonu üyesi Aşlık'ın girişimleri ile o yasada yeni bir düzenleme yapılacak. AK Partili vekilin hazırladığı kanun teklifinde söz konusu zorunluluğun 1 yıl ertelenmesi ve uygulamasının Bakanlar Kurulu'nun takdirine bırakılması öngörülüyor. Teklifin en geç Şubat ayının ortasına kadar Meclis'te kanunlaşması planlanıyor. Çiftçinin yüzünü güldüren bu düzenlemenin mimarı Aşlık, "Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri dün olduğu gibi bugünde bürokrasi. AK Parti'yi millet kurdu, biz de milletimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Bütün çiftçilerimizden muhalefetin köylerde yaptığı kara propagandaya aldanmamalarını rica ediyorum" diyor.

Siyasette Ege'nin adı yok
Son kabine revizyonundan sonra Ankara'da Ege'yi temsil eden tek bakan olarak Binali Yıldırım kaldı. Şimdi, 'Ne var bunda' diyenler olabilir. Bir ilin ya da bölgenin Ankara'da birden çok bakanla temsil edilmesi önemlidir. Manisa'yı teşvikte 3. Bölge'ye aldıran, o dönemde kabinede Manisa Milletvekili olarak görev yapan Bülent Arınç'tı. (İzmir iş dünyası hala 2009'da yediği bu golü çıkarmaya çalışıyor.) İzmir'in 2011 seçimlerden sonra yakaladığı ivmede iki bakanla Ankara'da temsil edilmesinin rolü yadsınabilir mi? Ege, son yıllarda Ankara'daki ağırlığı kaybeden bir bölge. Bırakın bakanlıkları, parti yöneticileri arasında bile Egelilerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az. CHP'nin en çok oy aldığı bölge Ege. Adnan Keskin ve Bülent Tezcan'ı parti yönetimine alan Kılıçdaroğlu nedense bölgenin kalbi İzmir'den kimseye MYK görevi vermedi. Meclis'te de Egelilerin esamesi okunmuyor. 17 ihtisas komisyonun hiçbirinde Egeli bir başkan görev yapmıyor. TBMM İdare Amirleri arasında Aydınlı Ali Uzunırmak dışında kimse yok. Meclis Başkanvekillerinden sadece Güldal Mumcu Egeli. Yeri gelmişken MHP'nin hakkını teslim edelim. Parti yönetiminde İzmir'den Ahmet Kenan Tanrıkulu ve Denizli'den Emin Haluk Ayhan görev yapıyor. Oktay Vural da grup başkanvekili. AK Parti yönetimindeki tek İzmirli ise Nükhet Hotar. Oysa eskiden tüm partilerde güçlü bir Ege lobisi vardı. İzmir'in, Aydın'ın, Manisa'nın hatta Muğla'nın bakanları eksik olmazdı kabinelerden. Hem bölge hem de siyasetçiler açısından düşündürücü bir tablo bu. En çok düşünmesi gerekenler de Egeli siyasetçiler tabi. 'Biz nerede hata yapıyoruz' diyerek başlayabilirler...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA