Yakup Kadri, 1920'lerin Anadolu'sunda Türk aydını ile köylüsü arasındaki derin uçurumu anlattığı "Yaban" romanında şöyle bir özeleştiride bulunur:
"Anadolu halkının bir ruhu vardı; nüfuz edemedin. Bir kafası vardı aydınlatamadın. Onu hayvani duyguların, cehaletin, yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi elinde orak, buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki, ne biçeceksin?"
***
90 yılın sonunda roller değişti. Bugün ruhuna nüfuz edilemeyen, yoksulluğun elinde bırakılmasalar da; 'katı toprakla kuru göğün arasında yabani bir ot gibi' bitenler dünün hakim sınıfları.
Türk burjuvazisi, kentli sınıflar, laikler ve öğrenciler...
Bunlara hiç hakim sınıf olamamış Aleviler ve varoşlardaki işçi sınıfını da ekleyin... 10 yıllık AK Parti iktidarında, rejimin 80 yıl boyunca hep ötekileştirdiği, baskıladığı muhafazakarlar, dindarlar, köylüler, varoşlar; beyaz Türklerden rövanşı aldı.
Çözüm süreciyle beraber Kürtlerin talepleri de karşılanma aşamasına geldi.
Zaten sorunun çıkış noktası da burası...
"Nasıl olsa hakim sınıf hiç değişmeyecek" mantığıyla kurulan sistem; iktidar el değiştirince dünün muktedirlerini ezmeye başladı.
5 gündür sokakları yangın yerine çeviren olaylar, hareket alanı sürekli daralan ve kendisini baskı altında hisseden toplumsal sınıfların reaksiyonudur.
Eğri oturup doğru konuşalım... Gezi Parkı eylemleriyle iktidar falan değiştirilemez. Ancak bu olaylar öyle görmezden gelinecek, küçümsenecek sokak hadiseleri de değildir.
Sorun Türkiye'nin özgürlükçü, katılımcı, günün koşullarına uygun, gerçekten demokratik bir anayasasının olmamasıdır. Darbe Anayasası birçok sosyolojik fay hattına sahip Türkiye'de; toplumsal sınıfların hak ve özgürlüklerini doyasıya kullanmalarına izin vermiyor.
2013 Türkiyesinde muhafazakar bir iktidara rağmen hala başörtülü bir kadının memur olma hakkı yok.
****
Alevilerin en temel talebi olan Cemevlerinin ibadethane statüsüne alınması bir türlü mümkün olmuyor. Farklı yaşam tarzlarına sahip insanlar toplum içinde serbestçe hareket etme ve kendilerini ifade etme şansı bulamıyor.
Yüzde 10'luk seçim barajı, milletin iradesini liderlerin iki dudağı arasına bırakan Seçim Kanunu ve Siyasi Partiler Yasası değişmeden bu kördüğüm aşılamaz.
O nedenle İslamcı'nın İslamcı, Kürt'ün Kürt, Laik'in Laik, Alevi'nin Alevi, eşcinselin eşcinsel kimliğiyle, özgürce yaşayabildiği ama bütün bunları tek bir kimlikle aynı çatı altında buluşturabilen katılımcı bir anayasaya ihtiyacımız var.
Hem de hemen ve ertelenemez bir şekilde...
Türk Baharı mı dediniz?
Gezi Parkı olayı başlangıçta masum bir tepki hareketiydi.
Ancak giderek marjinal grupların sokakları savaş alanına çevirdiği bir vandalizme dönüştü. Buradan siyasi rant devşirebileceğine düşünen varsa fena halde yanılıyor.
Bu millet daha 30 yıl önce sırf sokak olayları bitsin, ülkeye huzur gelsin diye darbe anayasasına yüzde 92 evet oyu verdi.
Sosyal medyadan, "Bu bir Türk baharıdır" diye sallayanlara diyecek sözüm yok.
Onlar artık başka bir boyuta geçmişler. Ancak Türk baharı benzetmesinin bu ülkenin tarihine ve demokratik kazanımlarına bir hakaret olduğunu vurgulamak lazım.
Ortadoğu'nun en az 50 yıl gerimizdeki ülkeleri demokrasinin tadını 2010'dan sonra kısmen alabildi. Türkiye ise 90 yıldır eksikleri olmasına rağmen zaten demokrasiyle yönetiliyor...
Hangi bahardan bahsediyorsunuz!
Vurun medyaya
Türkiye'de ne olsa sorumlusu medya... Yazsa da suçlu, yazmasa da...
5 gündür sokaktaki adamın da, siyasetçinin de hedef tahtasında gazeteciler var.
Gözü dönmüş marjinal gruplar ve polisler iş gazeteciye şiddete gelince çok güzel ortak noktada buluşabiliyor.
Taşladığınız, copladığınız o çocukların ne şartlarda çalıştığını biliyor musunuz?
Gazete - TV binalarına saldırarak, kırıp dökerek ne elde edeceğinizi sanıyorsunuz?
İnsanları medyaya karşı kışkırtan sorumsuz vekillere de yazıklar olsun.
Satılık, aşağılık ilan ettiğiniz o medyada haber olabilmek için attığınız taklalar, havadaki taklacı güvercinleri bile kıskandırır.
Son not: Yeni Asır'a yapılan saldırıyı bir soru önergesiyle Meclis gündemine taşıyan CHP'li Aytun Çıray ve telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini ileten AK Partili Aydın Şengül'e sonsuz teşekkürler.
Sorumlu siyasetçi farkını gösterdikleri için...