Facebook hesabı olanlar iyi bilirler. Tanıdığınız birinin hesabını ele geçirir ya da kopyalarlar ve size bir mesaj gönderirler. Sizinle onun samimiyetini tam olarak bilemeseler de 'Selam, nasılsın?' gibi genel bir girizgahtan sonra direkt cep telefonu hattını sorarlar. Güya bir çekilişle sana hediye kazandıracaklardır. Telefon numaranı verdiğindeyse -nasıl oluyor bilmiyorum ama- bu sanal dolandırıcılığın kurbanı olursun. Benim de başıma çok geldi. Bu kişilerle dalga geçtiğim için yediğim küfürün de haddi hesabı yoktur. Yakınlarda, bir koçluk şirketinin de sahibi ve yazar dostum Umut Kısa'nın başına aynı şey geldi. Böylece Umut'un engin insan sevgisi ve iletişim yeteneği ile dolandırıcıyı nasıl imana getirdiğini adım adım sizinle paylaşmayı düşündüm. (Tabii bazı detayları atlayarak ve dolandırıcının imlasını (bana neyse?) düzelterek.
Buyrun okuyun...
Sonunda bir yemeğe çıkmadıkları kalmış!
***
Selam nasılsın?
Umut Kısa: İyiyim siz?
Bende iyiyim teşekkürler. M... M'den hediye çekiliş bileti dağıtıyorum.
Seni de düşündüm. Senin cep telefonun faturalı mıydı?
Umut Kısa: Evet
Cep numaranı yazar mısın?
Umut Kısa: Sende olması lazım telefonumun?
Bende var tabi ki de telefonum kapalı şu an. Çekiliş esnasında yasak ondan dedim.
Umut Kısa: Benim telefonum iş hattı yalnız. O olur mu?
Olmaz, başka yok mu?
Umut Kısa: Eşimin hattı olur mu?
Olur, mesaj yollayacağım, iki dakikada gelen mesaja onay vermesi yeterli.
Umut Kısa: Ne veriyorlar dedin?
Bana mutfak takımı çıktı. Çok güzel hediye çok çok.
Umut Kısa: Bekle biraz. Neyse sonra görüşürüz Pınar'cım. Vazgeçtim ben. Neden ne oldu?
Umut Kısa: Seninle felsefi muhabbete girmeyi çok isterdim gerçekten. Laboratuvar örneği olurdun. Merak ediyorum hangi motivasyon insanlara kötülük yapmanı sağlıyor? Benim için iyi bir örneksin. İnceleme konusu bile olurdu. Hadi be... Nereden bulacağım direkt aktif kötülük yapan birini? Motivasyonunu öğrenmek altın değerinde... Sen hiç İstanbul'da kayboldun mu?
Umut Kısa: Küçükken belki kaybolmuşumdur. Tam hatırlayamadım ama senin ne yaşadığını merak ediyorum gerçekten... Ben insanların kötü olduklarına inanmam. Mutlaka bir gerekçeleri vardır derim...
Kötü değiliz, hayat şartları bizimkisi!
Umut Kısa: Anladım. Parasızlık mı yoksa başka bişi mi?
Gurur ve parasızlık.
Umut Kısa: Anladım. Zor olmalı gerçekten. Umarım en kısa sürede yolunu bulabilirsin. İyi olmak değil söylediğim, her nasılsan öyle olmak. Her gün binlerce haksızlık yapılıyor nasıl olsa... Herkesin de bir gerekçesi var.
Maalesef.
Umut Kısa: Ama sen de bir gün gurur ve para problemini çözersen eminim her şey farklı olur. Kendine iyi bak.
Kesinlikle farklı olur. Sen de...
Gel güzelim
Meşhur izdivaç programlarından birinde son günlerin popüler gelin adaylarından biri, evlilik şartlarını sıralıyor. Bu arada popüler deyimle, bir 'validesinin nikahını' istemediği kalıyor. Gelinimizin şartlarından biri de, damat adayının daha önce hiç evlenmemiş olması.
Sunucu şaşırıyor. Gelin adayına, böyle bir istekte bulunmasının tuhaf olduğunu, çünkü araştırmalarına göre zaten 'kendisinin de' geçmişte bir evlilik geçirdiğini tespit ettiklerini söylüyor. Gelin adayımız bunu ısrarla reddediyor. Sonunda baskıya dayanamayıp, bu evliliğini kabul etmediğini, çünkü eski eşi ile 'gerdeğe girmediğini', dolayısıyla o kişiyi ancak 'erkek arkadaş' kabul ettiğini söyleyiveriyor. Bunun asıl sebebini ise utandığı için söyleyemezmiş. Velhasıl sonunda yoğun baskıya dayanamayan kadın, ilişkiye girmesine engel bir psikolojik rahatsızlık olan 'vajinismus'tan mustarip olduğunu itiraf edip rahatlıyor. Sunucumuzu gereksiz bir gülme alsa da durumu toparlıyor ve sona da bir damat adayı stüdyoya davet ediliyor. Format gereği damat adayları stüdyoya girerken orkestra bir giriş müziği çalar
Burada hangi müziği çaldılar dersiniz?
'Gel gel gel güzelim, gel hiç acımıycak!' Genç kız deyimiyle, 'ay ben şokk!' Bu nasıl bir ülke yarabbi! Dehşete kapıldığın anda kahkaha atıyorsun...