• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Özür diliyorum HAKAN URGANCI

Özür diliyorum

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 18.12.2016, 00:00

Duyarlı olmakla gaza gelmek arasında yüzlerce renk tonu var ama biz sadece grinin elli tonunu biliyoruz. Öteden beri gaza gelmemekle, sürünün bir parçası olmamakla övünen, objektif biri olduğunu zanneden bu satırların yazarının da suratına hayatın eşsiz şamarı vuruyor sık sık. Toplum mühendisliğinin, sosyal medya formatlamasının bir ürünü oluveriyorum ben de... Geçtiğimiz günlerde Manisa'da bir parkta yürüyüş yaparken kendini bilmezin birinin saldırısına uğrayan, ağzına ayakkabı ile vurulan, dayaktan ancak hamile olduğunu söyleyerek kurtulabilen zavallı kadının haberi, hepimizi ziyadesiyle üzmüştü. Toplumumuzda sıkça görülen kadına şiddet vakalarının ne ilk ne de son örneğiydi bu. Kadın dövmek ata sporuydu bizde. Tek eksiği federasyonunun olmamasıydı, eh o kadar kusur 'kadı kızında' da olurdu... Zaten daha yakın zamanda otobüste ağzına tekme yiyen şortlu kıza saldıran meczup da serbest kalmamış mıydı?

İÇİMİZDEKİ MAHKEME

Toplum vicdanı, zaten bu konuda adaletin yerine geleceğinden şüpheliyken Manisa olayı çıkıverdi. Göz altına alınan şüpheli, hepimizin gözünde hemen 'suçlu' konumuna gelivermişti. Nitekim, delil değişikliği nedeniyle salıverildi. Ancak bizim içimizde mahkeme çoktan kurulmuş, medyanın önümüze attığı şüphelinin 'eti' hemen içimizdeki yargıç tarafından parçalara ayrılıvermişti. Ben de bu durumu duyunca, olayda bit yeniği ve haksızlık aramış, facebook ve instagram sayfalarımdan kınayan yorumlarda bulunmuştum. Nasıl salıveriliyordu ki? Delil değişse dahi, kurbanın şehadeti yeterli olmuyor muydu? Hemen bir avukat arkadaşm devreye girerek, bana sadece müştekinin şikayetinin yeterli olmadığını, hukuken şahide ve delile ihtiyaç duyulduğunu kibarca ve içindeki linç canavarı(!)nı ürkütmeden söyleyiverdi.

O zaman susmak zorunda kaldım. Hukuken doğru olsa da içindeki adalet isteği bir türlü tatmin olmuyor, dişe diş, kana kan istiyordu.

ÖNYARGIMIN DELİLİ

Oysa sonunda belli oldu ki saldırgan gerçekten de başka biriydi. Az daha bir masumun hayatı kayıyordu ve hepimiz ona bir özür borçluyduk. Sonra bir arkadaşım uyardı: Facebook paylaşımımı kaldırmış ama instagramımdaki kalmıştı. Önyargımın yargısız infazının delili orada duruyordu hala.. Hemen sildim, utanarak. Nasıl böyle olmuştu? Nasıl böyle linçsever bir topluma dönüşmüştük biz? Nasıl böyle hızlı yargılıyor ve hemen zihnimizde asıveriyorduk insanları? Sorun bizde miydi? Evet, suçun bir kısmı bizimdi... Bir kısmı ise ülkemizde hızla değişen gündemin ve masumların itibarını iştahla parçalayan medyanın. Gündem öyle hızlı değişiyordu ki, haksızlığa dur diyecek halimiz, bunca felakete uzanacak yardım elimiz kalmamıştı. Kendimizi duyarsız hissetmeye başlamıştık. Bunun tek çaresi, bir şeyler yapabildiğini sanal da olsa hissetmekti. Bir gün profil fotoğrafını karartmak, bir gün kapak fotoğrafına bayrak koymak, beriki gün bir aforizmanın eşlik ettiği bir isyanı haykırmaktı. Toplumun çoğunluğunun doğru kabul ettiği olguları bir kez daha kanıtlar eşliğinde değerlendirmeye kalsak gecikiyor, gündemden geri kalıyorduk. Duyarsızlaşmayalım diye modanın kurbanı olduğumuzu fark etmiyorduk. Duyarsız insan olmayalım diye gündem robotlarına dönüşmüştük, haberimiz yoktu. Ben kendi adıma ilk şüpheliden ve kamuoyundan özür diliyorum. İçimdeki linç canavarını da susturuyor, en azından titreşime alıyorum. Yeni bir tekmeciye kadar...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA