• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Yüzdeyüz Kitap Kulübü HAKAN URGANCI

Yüzdeyüz Kitap Kulübü

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 23.04.2017, 00:00

Bir kitap yazıyorsun. Yazana kadar senin kitabın. Piyasaya çıktı mı okurun kitabı oluyor. O ne anlarsa o. Çünkü herkes kendi kitabını hayalinde baştan yazıyor. Kitap bir derya. Herkes kabı kadarını, ihtiyacı kadarını çekip kullanıyor.
Ben de '10'dan Geriye Say' isimli gerilim soslu felsefe kitabımı konuşmak üzere gelen davete icabet ederek Yüzdeyüz Kitap Kulübü'nün yolunu tuttum. Kulübün tamamı, beyaz yakalı birbirinden hoş kadınlardan oluşuyordu. Bir an tereddüt etmedim desem yalan olur.
Türkiye'de ağırlıklı okur kadındır, üstelik çoğu da bir şeyler yazan insanlardır. (Türkiye'de okuyan insanların büyük çoğunluğu yazardır zaten; yani yazarın okuyucusu, aynı zamanda potansiyel rakibidir.) Kadınlar detaycı ve zekidirler.
Onlar için dünya erkekler gibi siyah ve beyazdan oluşmaz. Gri bölgeler vardır ve insanı o bölgelerde yakalamayı da iyi bilirler.
Öncelikle, kitabın ve ana kahramanın ne kadar 'ben' olduğu üzerine bir açıklama yapma gereği hissettim.
Elbette her yazar kendinden bir şeyler serpiştiriyordu karaktere.
Hatta önemli bir yazarımızın ancak dokuzuncu kitapta kendini yazmayı bırakabildiğini duymuştum. Kayda değer.
Yalnız yine de yazar, her yazdığında kendisini yazmıyordu.
Misal ben, bir psikopat karakteri dahi anlıyor, sadece ona hak vermiyordum.
Yazar empati yeteneği güçlü insan olmalıydı. Eğer sadece kendi acılarınızı yazıyor, dünyanın geri kalanına kayıtsız kalıyorsanız yazdığınız şeyin kitaptan çok günlük olacağını (kaldı ki bu kayıtsızlık durumunda insan olduğunuz da şüpheli) vurguladım.
Sonra sorular peşpeşe, makineli tüfek gibi yağdı. Kimi ana karakterimin başına gelenlere üzülmüştü;
'onun da anası babası var' deyince kendimi çok mutlu hissettim.
Demek ki karakterlerim bu kadar canlıydı.
Dişi dedektifler öylesine gizli köşelerden öylesine metafor içeren sorular sordular ki, bazı noktaları yazarken hiç düşünmediğimi, ancak bilinçlatı düzeyde yakaladıkları şeyin doğru olduğunu kendi kendime itiraf etmek zorunda kaldım.
Işıltılı meraklı gözleri, okumaya dair bitmez hevesleri ile geleceğimizin anneleri olan bu kadınlarla aynı havayı solumak, her yazar gibi benim de anlaşılmak ihtiyacıma iyi geldi. İyi ki varsınız...

STRES ÇARKI

Her sene ergen dünyasında bir acayip moda oluyor, kayıtsız kalamıyorsun.
Şimdi de stres çarkı diye bir şey çıkmış. Parmaklarının ucunda çeviriyorsun, dönüyor baba dönüyor.
Ben aldım elime, bir şey anlamadım. Vallahi konu stres olunca avuçta sıkılan top, daha da iyisi, baloncuklarını patlattığınız naylon ambalaj malzemesi gibisi yok. Olmadı iki tur yürüyün sahilde, hem bedava...
Ama yook, ergen istedi mi alacaksın. Yoksa ezik etiketini yapıştırıveriyor. Ben şunu anladım:
Çocuğa stres çarkı almazsan ergen strese giriyor.
Alırsan sen strese giriyorsun. Yani illa ki bir yerinde stres var. Hay senin çarkına...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA