• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
İzmir’in kaderinde sorumluluk almak HÜROL DAĞDELEN

İzmir’in kaderinde sorumluluk almak

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11.05.2017, 00:00

İzmir dünyanın en güzel şehirlerinden biri, hem konumu, hem toplumsal bilinci, hem kent kültürü, hem de doğasıyla...
Bu açıdan bakınca, Türkiye'nin 'Avrupalı' kimliğini hak eden bir duruşu var şehrin...
Ancak her şey bununla bitmiyor. Kent, ne yazık ki bu kadar mükemmel yapısına rağmen durağan...
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve dışarıdan gelen yatırımcıların getirdiği hareketlenme olmasa, kent, bu gelişme çağında "Umursamaz" bir havada görünüyor. Yani, "Aman ne olursa olsun, bana bir şey olmasın da" triplerinde...
Oysa ki, dışarıdan bakınca, içeriden görüldüğü gibi değil İzmir... Kentin kendini cezbeden, kendine çeken, yatırımlara aç bir görünümü var. İçeride yaşayanların "Bizim olsun da, köy kalsın" diyerek savuşturacağı bir durum değil bu...
Büyük şehir demek, her an her türlü gelişmeye açık olmak demektir.
Zira, yatırımcının, İstanbul'dan sonra dünyaya açılmaya değer gördüğü bir kent İzmir... Bundan kaçmak, saklanmak, gizlenmek neredeyse imkansız...
Çünkü ortada görünen, muhteşem bir körfez şehri var.
8000 yıllık bir geleneği olan, her dine, her insana kucak açmış, onu kendi yüreğinde kabullenmiş bir şehir kültürüyle hem de...
Zorlamaya, dayatmaya direnen bir şehir yani...
O zaman yapacak tek şey var, sahip çıkmak... Birilerinin imar etmesine, mimari dayatmasına karşın, kendi kimliğini ortaya koyan bir gelişme trendine açık olmak...

Bu yüzden, kentin iş dünyasına, mimar ve mühendislerine, bürokratına ve esnafına çok iş düşüyor.
Önce bilinçli olmakla başlıyor her şey... Kentine sahip çıkmak demek gelecek kuşaklara, daha iyi bir yaşam kalitesi sunmak demektir...
İnsanın doğup büyüdüğü topraklarda söz sahibi olması ve yanlış yapıldığında karşı çıkacak gücü bulması, ancak şehre kattığı değerle ölçülüdür. Bugüne kadar İzmir'e katkı veren her kurum ve kuruluş bunun karşılığını yeterince almıştır...
Ancak hala İzmir için yeterli değil... 4 milyonluk bir metropolden söz ediyoruz.
Birçok Avrupa ülkesinin nüfusuna eşdeğer olan bir değer bu... Ancak dışarıdan gelenlerin "İzmir'de hiçbir şey değişmemiş, hala megaköy havası var" saçmalıklarına rağmen, gelişen bir organizma İzmir...
Yapılacak en önemli şey, bu kentin geleceğine sahip çıkmak, ona önemli derecede katkı koymak...
"İzmir'e gelmeyin, biz bize yeteriz" demekle iş bitmiyor.
Elimizi taşın altına koymamız gerek...
Örneğin futbolda devrim yapmak istiyorsak, stat yapımını engellemek yerine, bitmesini hızlandırmalı, takımlarımızın üst seviyede mücadelesinde karınca kararınca destek sağlamalıyız. Öyle karşıdan bakıp da, kendiliğinden gelişmesini beklemek, günümüz şartlarına uygun bir tarz değil (!).
Örneğin, Bayraklı sürekli gökdelenlerin yükseldiği bir bölge oldu. İzmir'in silüetinin geliştiği tartışılmaz. "Bunları istemezuk" demek, laftan öteye geçmiyor, gün geçtikçe yeni yeni binalar katılıyor cümbüşe...
O halde, kentimizin yanında olmalıyız, şehrimizin kaderini izlemek yerine sorumluluk almak gerektiğini hissetmeliyiz.
İşte o zaman birer İzmir yurtseveri oluruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA