Aslında her alanda tutuculuğa karşıyım ama cinsel yaşamda tutuculuğa bin kez daha karşıyım. Nasıl ki siz bir ay veya bir yıl öncesinden farklıysanız yani her an değişmekteyseniz eşiniz de değişmektedir. Değişmeyen tek şey değişimdir. Cinsel zevkleriniz de değişebilir. Belki de daha önce zevk almadığınız şeylerden daha sonra zevk almaya başlayabilirsiniz. Hiç hoşlanmayacağını düşündüğünüz bir yaklaşımdan keyif alabilirsiniz. Bu nedenle önemli olan değişikliklere açık olmaktır. Kendimizi ve eşimizi kendi ördüğümüz duvarların içinde tutsak etmemek önemlidir.
FARKLI BİR HAVASI VAR
Bir kişinin seksi olması veya kendisini sekse hazır hissetmesi önce kişinin kendi kafasında başlar. Aynı bakımlılıkta ve giyim kuşamdaki birkaç kişiyi düşünün. Bu insanlardan biri 10 dakika önce zevkli bir cinsel ilişkiden kalkıp gelmişse diğerlerinden farklı bir havası vardır. Hayvanlar birbirlerinin poposunu koklayarak cinsel ilişkiye uygun olup olmadığını anlar. Adeta benzer bir şekilde insanlarda da muhtemelen bilincinde olmadığı bir koku vardır. Buna duygularımızın yaptığı yayın da diyebiliriz. Sonuç olarak kesin bir şey varsa o da ancak hissettiklerinizi hissettirebilirsiniz. Hani, güncel kullanımda çok sık duyduğumuz bir terim olan "elektrik aldım" lafı da herhalde buradan geliyor. Ancak bu arada cinsel ilişkiyi erkek tarafından bir becerilme olarak algılayan kadınlar ve erkeklik gücünün ölçüldüğü bir sınav olarak gören erkekler elbette cinselliği doğal ve rahat bir şekilde hissedemez. Elektriği alması veya vermesi sorunludur.
DOĞRU KAPIYA DOĞRU ANAHTAR
Ustalardan biri "kadın ile erkek arasındaki cinsel ilişki akşam yemeğinde başlar" demiş. Yani bir cinsel ilişkiyi belirleyen yalnızca yatakta yapılanlar değil ama özellikle yatağa girinceye kadar yapılanlardır. Dolayısıyla bu sözü şöylesine geliştirmenin daha doğru olacağına inanıyorum. "Kadınla erkek arasındaki cinsel yakınlaşma sadece akşam yemeğinde değil ama belki de sabah kahvaltısında ve hatta bir ay öncesinde başlar." Günümüzde orgazm sorunu olan bir kadın için karı-koca beraberce danışmaya gelebiliyorlar. Ne mutlu ki eşlerinin orgazm olmamasını bir sorun olarak gören erkeklerin sayısı çoğalmaktadır.
Bilimsel bir araştırma sonucu olarak değil ama kişisel bir düşünce olarak ciddi bir bedensel hastalık olmadıkça ben kadınlarda soğukluğun veya erkeklerde iktidarsızlığın olabileceğine inanmıyorum. Nasıl ki her kapının bir anahtarı varsa her erkeğin veya her kadının da bir yada birden çok anahtarının- uyaranının olabileceğini düşünüyorum. Sonuç olarak en önemlisi doğru anahtarın doğru kapıda kullanılmasıdır.