Geçen gün tv seyrederken beni çok güldüren bir söyleşiye şahit oldum. Konumuz malum darbesel sorunlar. Tv muhabiri bir belediye başkanı ile konuşuyor.
Fethullah Gülen'in bunca büyük bir örgütü nasıl ve ne şekilde yönettiğini soruyor.
Başkanımız da gayet ciddi bir şekilde bütün bu organizasyonu üç harfliler sayesinde başardığını söyledi.
Tabii ki aklıma o klasik fıkra geldi. Hani ya, adamın biri akıl hastanesinin önünden geçerken içerdeki bir hastaya sormuş; "Hey siz içeridekiler kaç kişisiniz?", içerdeki hasta da yanıtlamış; "Bırak biz içerdekileri siz dışardakiler kaç kişisiniz?" Fethullah Gülen darbeye kalkışacak kadar güçlü binlerce insandan oluşan bir örgütü cinler sayesinde kurmuş olabilir mi? Herhalde Amerika ve CIA böyle bir iddiayı duysa gülmek için ağızlarını bırakırlardı.
Gerçekten de bu darbe girişiminde cinler suçlu olabilir mi? Bence savcılık makamı da o belediye başkanının iddiasını ihbar kabul edecek cinler hakkında dava açması yerinde olur.
Hatta cinleri de gözaltına almalılar.
İşte bu nedenden dolayı fıkrada olduğu gibi ben de "acaba dışardakiler kaç kişi?" diye düşünüyorum.
Eski çağlarda, daha henüz tek tanrılı dinlerin ortaya çıkmadığı zamanlarda cinlere, hayaletlere, çeşit çeşit ruhlara ve birçok tanrılara inanılırdı.
Yani henüz uygarlığın gelişmediği o eski zamanlarda metafizik canlılara inanışlar çok yaygındı. Ancak uygarlığın gelişmesiyle bu eski ilkel inanışlar geçmişte kalmıştır. Özellikle tek tanrılı dinlerin gelişmesiyle inanışlar, bilim ve teknoloji ile daha bir uyum içine girmiştir. Ancak toplumsal inanışlar her yerde her zaman çok gelişmiş bir düzeyde olmayabiliyor.
Bir psikiyatrist olarak bu durumu hastalarımda çok sık görebiliyorum. Diyelim ki bir insan depresyona girdi. Yani sıkıntısı ve ağlamaları var.
Anadoluda özellikle kırsalköysel yörelerde o insanı ilk önce bir hacı, hoca veya muskacıya götürürler. Suçlu ise malum cinlerdir. Aslında cin kelimesinden korkulur ve bu nedenle üç harfliler denilir.
Cinler her türlü kötülüğün sorumlusudur. Depresyona giren insana kötü kalpli cinleri uzak tutacak bir muska verilir.
Bu ilkel inanışlar ve uygulamalar ne yazık ki sadece cahil köylüler arasında değil ama eğitimli insanlar arasında da çok yaygındır.
İnsanların böylesine ilkel inanışlarına mesleğim gereği alışkınımdır. Ruhsal bir sorunda ya nazar değmiştir, büyü yapılmıştır veya cinler musallat olmuştur. 40 yıllık meslek hayatımda ruhsal hastalıklardan dolayı cinlerin suçlandığına çok şahit oldum.
Ancak bir darbe girişiminde bulunmalarını ilk defa duyuyorum. Eh öğrenmenin yaşı olmazmış denilir.