Bir gün önce basketbol takımı Avrupa'yı ayağa kaldıran bir başarı göstererek THY Euroleague Şampiyonu oldu ya şöyle düşündüm:
"Bu maçı izleyen futbolcular da özeleştiri yaparak hırslanmış, "Biz de basketçiler gibi kendimizi gösterelim, G.Birliği'ni yenerek en azından UEFA Kupası'na direkt katılalım" demişlerdir.
Ne gezer... İlk yarı baktım, yine al gülüm ver gülüm. Pozisyon yok, hırs yok. Bir ara ister istemez basketbol takımının koçu Obradoviç ile futbol takımının teknik direktörü Advocaat'ı kıyaslamaya kalktım. Obradoviç'in maçların tamamını kıpkırmızı kesilerek adeta yaşayarak büyük bir hırsla kazanmaya çalışışını övgüyle anımsadım.
Bir de statta kulübenin önünde "Düşünen adam" pozundaki Hollandalı'nın umursamaz tavırlarını. Ve ilk yarı kapanırken, uzun yıllar F.Bahçe forması giyen şimdiki G.Birliği Kaptanı Selçuk Şahin'in frikikte adeta ateş eder gibi bir şutla, hatalı baraj kurduran Volkan'ı cezalandırışını izledik.
Fırçayı yediler
Devre arasında Fenerbahçe soyunma odasına kim girdi, neler konuşuldu bilmiyorum da ikinci yarıda sahada daha değişik, adam gibi bir sarı-lacivertli takım var. "Utanın mı" dediler, onu da bilmiyorum. Hollandalı yıldız Van Persie biri penaltıdan iki şık golle takımı 2-1 öne geçiriverdi, kendi sahasında yenilmemekle ünlü tehlikeli G.Birliği'ni kayıpsız geçmesini bildi.
Ve F.Bahçe alacağı kötü sonuçla utanacağı bir karşılaşmayı kazanarak prestijini kurtardı. Ve G.Saray'ı yeniden geçerek üçüncü sıraya yerleşti.
Bu sonucun önemi, F.Bahçe bu sırayı korursa UEFA Avrupa Ligi'ne direkt katılacak, G.Saray ise bir ön eleme maçı oynamak durumunda kalacak.
İki gündür sarı-lacivertli taraftarlar bayramdan bayrama koşuyor. Basketbol takımının Avrupa şampiyonluğu uykusuz geceler yaşatırken, futbolda Ankara'da Gençlerbirliği gibi bir takımı öyle veya böyle yenmek ve 3 puanla dönmek bir teselli mükafatı yerine geçti ama yönetimin bu kadroyu revizyondan geçirmesi şart.