Bugün TFF Birinci Ligde oynayan takımlar arasında bir anket yapsanız ve "Sizden başka hangi takımı Süper Lig'de görmek istersiniz" diye sorsanız, çoğunun Altınordu'yu yazacaklarına inanıyorum.
Çünkü yabancı oynatmadan tamamen gençlerle başarı merdivenlerini ikişer ikişer atlayan kırmızı-lacivertliler kollektif futbol oynayan en iyi takım görünümündeler. Teknik direktör Hüseyin Eroğlu şablonu oturtmuş.
Ahmet veya Mehmet oynamış farketmiyor.
Formayı kapan her genç makine intizamı içersinde görevini yapıyor. Sezonun sonuna yaklaştığımız ve sıcağın bastırmaya başladığı şu dönemde genellikle futbolcular, "Bitse de tatile gitsek" moduna girerken Şeytanlar tıkır tıkır futbol oynuyor. Tabii ki başarılı futbolun neticelerini de çoğu kez alıyorlar.
Son 7 maçta 17 puan toplamak az buz değil. Ama Boluspor, Denizlispor, Gaziantep B.Ş.Belediye, Şanlı Urfaspor ve Manisaspor gibi takımları peşpeşe yenen kırmızı-lacivertliler dün bu başarılı grafiği İzmir'deki Elazığspor galibiyetiyle taçlandıracaklardı ki karşılarına rakipten çok Elazığspor'un Bucaspor'dan transfer ettiği genç kaleci Çağlar Akbaba çıktı. Çağlar tam 8 gollük şuta izin vermedi ve takımının puanla dönmesini sağladı. 14. dakikada Fatih'in nefis şutunda topun üst direğe vurarak dışarı gitmesi de Şeytanların şanssız gününde olduklarının göstergesiydi. İşin teselli tarafı Elazığspor'un uzatmada yakaladığı gollük pozisyonda Seydi'nin topu çizgiden çevirmesi oldu. Ya gol olsaydı? Tek puanla yetiniş Altınordu'nun Play-Off şansını azalttı. Şimdi deplasmandaki Ümraniye maçını kazanıp İzmir'de Eskişehirspor'u yenmek zorunluluğunu doğurdu.
Altınordu zaten Play-Off'a giremese bile bu genç yıldızlar topluluğuna biz kalplerimizde bir sevgi köşesi açtık zaten. Elazığspor için de bu önemli deplasman puanı ligde tehlikeyi tamamen savuşturduğunun ilanıydı.