• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
İşe yaramazlara ölüm! BİRKAN YÜKSEL

İşe yaramazlara ölüm!

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 01.04.2017, 00:00

Sosyal devlet mefhumu yaklaşık 30 yıldır ciddi kan kaybına uğruyor malum.
Çalışan nüfusun hakları günden güne budanır ve sıradan insanlar vahşi piyasa dişlilerine yem edilirken, tüm bunların yalnız 'geri kalmış' memleketlere özgü bir mesele olduğu malumatı da oldukça yaygın. Tıpkı yükselen ırkçılık, kesif yoksulluk, devletin yurttaşına karşı işlediği cürümler gibi. Ken Loach sinemasının - estetik ve edebi değeriyle birlikte - insanlık için en önemli kalıtı, 'medeniyet' fikrinin tam ortasında anlattığı hikayeler ile bu ön yargıları paramparça etmesi olacak. Sinema hayatını, kapitalizmin insana ettiklerine bakmaya adamış bu büyük sanatçı, 21. yüzyılda artık daha seyrek anımsanan arka mahallelerin öyküsünü anlatmayı sürdürüyor; "I Daniel Blake"te.

BAŞKA BİR İNGİLTERE

Kalp rahatsızlığı yüzünden işini kaybeden ancak yeterince 'hasta' bulunmadığından emekli olmaya da bir türlü hak kazanamayan Daniel'ın umutsuz savaşında, kendini dünyanın pozitif kutbu saymaya özen gösteren Britanya sosyal güvenlik sisteminin akıl almaz vahşetine göz atma fırsatı buluyoruz. Pırıltılı reklam görüngüleri kadar sahte imajların, dizi / sinema imgelerinin, şahane refah toplumu imalarının ve snob aksanların ardında, yoksullara böcek muamelesi yapan, 'altta kalanın, niteliksiz bulunanın, üretime katkı veremeyenin canı çıksın'cı leş gibi bir serbest piyasa katliamının sürüp gittiğini görüyoruz.
Ken Loach'un alameti farikaları, tarihin en haklı 'Altın Palmiye'lerinden biri ile onurlandırılan son filminde de elbette sabit bir zemin gibi. Politik sözün altında zinhar ezdirilmeyen sinematografi, büyük anlatıya kurban edilmeyen tertemiz bir hikaye ve belgesel / kurmaca dengesinin bir matematikçi kesinliğinde sağlanması için gösterilmiş yoğun çaba.

'MONA LISA SMILE'

Bu denklem, - her Loach başyapıtında olduğu gibi - insanın kalbini avucunda ezen bir dram ile bu dramı yaratan siyasal / toplumsal arka plan üzerine düşünme sorumluluğunu bir arada yüklüyor izleyiciye. Bu ahvalde 'Daniel Blake'; 'Çağa tanıklık etme' klişesinin somut bir karşılığı, sinema estetiğinin en olgun, en yetkin örneklerinden biri ve düzeni, düzenekleri teşhir etme cesaretini hiç kaybetmemiş büyük bir yönetmenin, şimdilik son manifestosu.
Kapitalizmin kömür kokulu, buhar makineli, işçi düşmanı başlangıç yıllarını geride bırakmakla övünen neo liberal 'batı'ya, metropollerin Bond filmlerinde katiyen göremeyeceğimiz kirli sokaklarından sesleniyor Loach.
Yıllarca yoğun bir emek, yetenek ve yaşama sevinciyle kurduğu mütevazı hayat, günden güne ağırlaşan yoksulluğunu gidermek için parça parça satılırken Daniel'ın yüzündeki acı gülümsemede, bir devrin normallerini evrensel ölçekte mahkum eden bir öfke ve herkesin bildiği sırrı açık eden bir Mona Lisa müstehziliği duyumsanıyor. Sırf insan olmaktan getirdiği hakları talep ederken aşağılanan, yok sayılan, değersizleşen, gıcır gıcır hükümet binalarında kıymetsiz bir form bilgisine, bir istatistiğe indirgenen Daniel Blake nezdinde, aşağıdaki herkes için, o gülümseme yoluyla bir kere daha anımsatılıyor gerçek; Kapitalizm öldürür!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA