Türkiye İstatistik Kurumu gerek üretici gerekse tüketici cephelerindeki aktörlere bu soruyu yöneltip ekonomiye duydukları güveni ölçmeye çalışıyor. Sorular geçmiş ve mevcut durumu içerdiği gibi gelecekle ilgili öngörüleri de kapsıyor. Ekim ayı verilerine göre üreticilerde de tüketicilerde de kısmen güven kaybının olduğu görülüyor.
Rakamların analizinden önce kısa bir açıklayıcı not düşelim;
"Sektörel Güven Endeksi" ile "Tüketici Güven Endeksi" sonuçlarının derlenmesiyle "Ekonomik Güven Endeksi" türetiliyor TÜİK tarafından.
100 baz değer olduğundan aşağıya inmesi ekonomi aktörlerinin karamsarlaştığını, yukarıya çıkması durumunda ise iyimserleştiklerini ifade ediyor.
TASARRUF GÜNDEMDE!
Tüketici Güven Endeksi sonucundan tüketicilerin verdiği mesajı net bir şekilde okuyabiliyoruz:
Tüketim için uygun zaman değil, tasarruf yapılmalı...
Yarı dayanıklı ve dayanıklı malların tüketimine sıcak bakmıyor hanehalkı. Hatta gelecek 12 ay içinde bu tür malları tüketmek ister misiniz sorusunun yanıtını da olumsuz veriyorlar. En karamsar oldukları tüketim kalemi ise otomobil ve konut...
Gelecek 12 ay içinde bunları alma olasılığını oldukça düşük görüyorlar. Tüketim finansmanı için gelecek 3 ay içinde borç kullanmak da istemiyorlar.
Tüketimi biraz ötelemeleri, geliri yeterli bireylerin tasarruf yapacağı anlamına geliyor. Nitekim anket katılımcıları gelecek aylarda tasarruf yapma eğilimleri sorulduğunda iyimser olduklarını beyan ediyorlar. İyimser oldukları diğer konular ise enflasyonun gerilemesi, ücretlerinin ve sonuçta hanehalkı maddi durumunda artış beklentileri...
Üreticilerin ekonomiye bakış açıları da biraz karamsar tarafa kaymış gibi... Hizmet, perakende ticaret ve inşaat olmak üzere üç alt sektör sonuçlarına göre "Sektörel Güven Endeksi" 96,23 seviyesinden 94,49'a gerilemiş.
Hizmet sektöründe gelecek 3 ayda hizmetlere olan talep beklentisine sektör temsilcileri azalma yönünde yanıt vermişler. Perakende ticarette de benzer resim var. İş hacmi beklentilerini yansıtan alt endeks değeri aşağıya gelmiş. Ancak inşaat sektörü temsilcileri ileriye yönelik öngörülerinde iyimserliklerini korumuşlar.
YAPISAL REFORMLAR
Detaylarına kısaca göz attığımız iki endeksin bileşimi sonucu "Ekonomik Güven Endeksi" 80,6 düzeyine gelmiş.
Yani ekonomi aktörlerinin ekonomiye duydukları güvende yüzde 8,3 gerileme olmuş. Oysa hain ve lanet kalkışma öncesinde endeks 95,7'lere kadar gelmişti.
Merkez Bankası faiz ve zorunlu karşılık araçları ile iç talebi canlandırmaya, ekonomi yönetimi ise meyveleri biraz daha uzun vadede alınabilecek yapısal reformları uygulamaya çalışıyor.
Böylece gecikmeli olarak dış talebinde büyüme ve istihdam üzerindeki pozitif katkısı artmış olacak. Tabii zamana ihtiyaç var.
Bu arada hızlı etkisini gösterecek Merkez Bankası aksiyonları için kalan hareket alanı da tartışılır. Çünkü kur baskısı, FED'in faiz artırım olasılığının yükselmesi ve jeopolitik riskler Merkez Bankası'nın faiz artırımını engelliyor. Zorunlu karşılık silahında da bir hadi bilemediniz ROK katsayısında oynama ile iki kurşun kaldı.
Sonuç olarak dönüp dolaşıp yapısal reformların zorunluluğuna ne kadar hayati önem taşıdığına geliyoruz. Umarız taviz verilmeden kararlılıkla Orta Vadeli Program'da da kalın çizgilerle altı çizilmiş olan yapısal reformlar uygulanabilir.