"Neden ben, neden aşk acısı çekiyorum, neden beni sevmedi, neden bu kadar salakça teslim oldum, neden kendimi kullandırdım"; biliyorum söylediniz bunu... Ferzan Özpetek yine şahane bir film yaptı diyeceğim. "Vizyona girmedi, nereden biliyorsun" diye soracaksınız. 'Rosso İstanbul'u izlememize az kaldı ama biliyorum.
İşinden emin olduğunuz yönetmenlerden biri Ferzan, istese de kötü film çekemez.
Basit insanları anlattığı harika hikayeleriyle eminim yine yüreklere dokunacak. Fragmanda Tuba Büyüküstün'ün canlandırdığı karakter şöyle diyor, "İnsan sevdiği zaman, karşısındaki de kendini aynı şekilde seviyor zannediyor..." Çok sarsıcı cümle değil mi?
AYNI ŞEKİLDE SEVMEMEK!
Ve ne çok şey anlatıyor aşkla, aşkta yapılan hatalarla alakalı.
Sevmek tek taraflı olmasa bile, iki insan birbirini çok seviyor olsa bile, aynı şekilde ve büyüklükte sevemez ki.
Kalp kırıklığının sebebi işte tam da bununla açıklanabilir.
Sevdiğin kişi seni, senin onu sevdiğin kadar sevmiyorsa; aynı özeni gösterip aynı şekilde üzerine titremiyorsa, o kalp illa kırılıyor.
Aşkta beklenti olur mutlaka, bir defasında bir kadın arkadaşım kocasında fazla ilgi beklediği gerekçesiyle "bencil ve tatminsiz" olmakla suçlanmıştı.
Elimi tut, saçımı okşa, kibar ol, saygılı davran denmez ki, sevgiliye.
Sevgili, sevgili olduğu için ve en önemlisi içinden geldiği için yapmalı, gerçek sevgili ne yapıyorsa.
Benim sevgimi gösterme biçimim bu, diyen adama vahşi doğada çekilen belgeseller izletilmeli.
Yaban domuzundan, kaplana, uçan sincaptan kırkayağa, hayvanlar aleminde de erkek, üzerine düşeni yapıyor.
AVA ÇIKSA KEŞKE
Bu yüzyılda roller unutuldu, değişti ve belki de insan vasfı mana değiştirdi. Bu sebeple sevemiyor, sevdiğinde duramıyor...
Adam gidip bizon avlasa 70 bin yıl önceki gibi, her şey hallolacak aslında. Mağarada kalan kadın, ektiği buğdayla, topladığı meyveyle ilgilenecek, adamdan tek beklediği mağaraya eli kolu dolu dönmesi olacak.
Bugün erkek, nazik, kırılgan, hassas. Sevilmek ve şımartılmak istiyor, hatta kadın kendine baksın istiyor. Sevse de gösteremiyor, bunu erkekliğine zarar verecek bir tehdit olarak görüyor.
Bir şahane film ve bir replik beni bambaşka bir dünyaya götürdü. Aşk acısının ve kalp kırıklığının asıl sebebini buldum baksanıza. Sanki çok önemli bir teknolojik ve insanlığı sarsacak bir buluşa imza atmış kadar heyecanlıyım. Patent mi alsam, tescil mi yaptırsam...
Yaptırsam ne işime yarar bilmem ama bildiğim, kalbi paramparça olmuş kadın şöyle diyecek, "A, demek ki iki insan birbirini aynı şekilde sevmiyormuş"...
Sebebi bilmek yaraya tuz basar mı, bakasınız basar. Hemen aşk acısı çeken, ayrılık stresi yaşayan kadın arkadaşları, eşi dostu arayıp, "kendinizi suçlamaktan vazgeçin, adam sizi, sizin onu sevdiğiniz kadar/gibi sevmemiş ki" diye bağırmak istiyorum. Acıtır ama acıyı da azaltır, benim kırık kalbimi ciddi anlamda sağlamlaştırdı, tecrübe konuşuyor...
Hafife almayın, bilin ki, sevilmediğiniz yerde kalmanız sizi daha da yaralar.