İddialı bir cümleyle yazıma başlamak istiyorum. "Hayat bir seçimdir, neyi seçerseniz onu yaşarsınız." Doğruluk payının tartışıldığı bir yaşam olgusu olduğunu, kim, nasıl, neye göre ispatlayabilir bilemeyiz fakat, hepimiz kendi içimizde bir türlü cevabını bulamadığımız sorular taşıyoruz. Olaya dramatik yaklaşmak istemiyorum fakat yine de söz, dönüp dolaşıp duygusal kırıklıklarımıza, acılarımıza dayanıveriyor. Bazen çok istediğiniz bir şey sürekli sizden uzaklaşır. Oysa olması için ne çok hayal kurmuşsunuzdur. Zamanın en iyi ilaç olduğunu savunup bir gün "mutlaka" isteğinize kavuşacağınızı zannetmiş ve zaman içinde uzaklaşan isteklerinizin çok da önemli olmadığını hayat size göstermiştir. Biz teknoloji kurbanları olarak duygularımızı her geçen gün hızla yitiriyoruz ve ne yazık ki farkına vardığımız zaman her şey için çok geç olacak.
Medeniyet dediğimiz sonsuz seçenekler, aslında "olmasa da olur" olan olgular.
KEYİF ALARAK YAŞAMIYORUZ
Hangimiz hayattan keyif alarak yaşayabiliyoruz?
Hangimiz yüreğimizin peşinden gidebiliyoruz? Hangimiz istediğimiz hayatın içindeyiz? "Evet" kelimesinin yok denecek kadar az olduğunun farkındayız. İlişkilerin kimliği kaybolmuş. Aşkların dibi tutmuş.
Sevgilerin yerini öfke, nefret, kıskançlık, ego almış. Herkes birbiriyle yarış halindeyken, masumiyet bu kadar bizden uzaklaşmışken, dostluk kaybolmuşken, günlük hayatın küçük zevkleri "olmasa da olur" kıvamına gelmiş durumda. İsterseniz kendimize ve çevremize şu soruyu soralım. Toplum olarak neden mutsuzuz? Mutluluğumuz, başkalarının bizi algılaması üzerine kurulu.
Hatta mutlu olup olmadığımızı bile insanların yorumları ile ölçmekteyiz. İnsanlar bize özeniyorsa mutlu olmamız gerektiğini düşünüyor, başarımızı alkışlıyorlarsa iyi olduğumuzu zannediyoruz. Çevremize bağımlı olduğumuz için kendi kimliğimizi unutuyoruz. Hep başkalarının gözünden kendimizi görmeye çalışıyoruz.
GEÇMİŞİ KABULLENEBİLMEK
Seçimlerimizin yanlış olduğunu bile kendimize itiraf edemiyoruz. Geçmişimizi kabullenmeyi ve onlarla el sıkışıp ayrılmayı başaramıyoruz. Sürekli "keşkeler" içindeyiz.
Ah o bitmeyen takıntılarımız, vazgeçme korkularımız ve yerinde saymalarımız.
Yapamadığımız her şey için duyduğumuz pişmanlıklar içimizi kavuruyor. Yanık yüreklerle dolaşıyor, sürekli kendimizi başkalarıyla kıyaslıyoruz. Öfke yükümüzün hamalı olduğumuz müddetçe, hangi gezegende olursak olalım, bulunduğumuz alana sığamayacağız. Bırakalım kim ne yaparsa yapsın. Biz kendi çizgimizde yürüyelim.
Başkalarını hayatlarından bize ne?
Kimin kime göre doğru ve yanlış olduğunu bilmemiz mümkün değil. Herkes kendi yaşantısının, eğrilerini düzeltmek zorunda.
Unutmayalım...
Hayat kendi keşiflerimizle güzel.