insanüstü arasında bir köprüdür...
Öyle bir varlıktır ki; çaba göstermez, nefsine yenilirse, hayvanın dahi yapmayacağı işler yapar.
Eğer kendi programını daha da geliştirirse, Tanrı'nın yeryüzündeki halifesi olabilme potansiyelini kullanır ve insanüstüne ulaşır.
Hayvanlarda merhamet diye bir kavram yoktur.
Yalnızca doğalarının gereğini yaparlar. Yine de bu doğa, sadece hayatta kalmayı emreder.
Aç kalan ya da bölgesini koruyan hayvan, öldürür. Bunun dışında öldürme, zevk için eziyet etme yoktur.
Geçen hafta çok konuşulan, yavru köpeğe işkence hadisesine bir de bu yönden bakacak olursak; insanın gerçekten de insanlık merdiveni üstünde ne kadar alçalabileceğini görürüz.
Kendini dahi koruyamayacak bir cana böylesine eziyet etmek, en vahşi hayvanın bile işlemeyeceği bir fiildir.
Doğa, sadece zaruretten acımasızdır, zevkten değil. Hala hayvanlarla ilgili caydırıcı cezalar yok. Buna şiddetle ihtiyacımız var. Ve sadece hayvanları korumak için değil....
SON DERECE ZEKİ
Amerika'da seri katilleri inceleyen ve izini süren birimlerde çalışan uzmanlara 'Profiler' adı verilir.
Bu servis, davranışları kataloglayarak çalışır.
Örneğin, bir seri katil (genelde) otuzkırk yaşları arasında, beyaz bir erkektir.
Son derece zeki olan bu profil, (genelde) annesi ile sorunlu bir ilişkisi olduğu için cinsel sorunları olan, dışarıdan kibar ve sessiz bilinen, asosyal biridir.
Bu tipin ( insanlara zarar vermeden önce) çocukluğunda hayvanlara eziyet etme ve öldürme geçmişi bulunur.
Uzmanlar ilk olarak bunu araştırırlar.
Can alıcı dürtü, önce kendini, karşılık veremeyecek olanlarda dener.
Daha sonra kurban, yine kendini koruyamayacak olan insanlar arasından seçilecektir.
İŞARETLEME ARACI
Bizim seri katilimiz yok ki' demeyin. Hızla gelişen modern toplum, hiç kuşkusuz, hastalıklarını da beraberinde getirecektir.
Bugün yavru köpek öldüren, yarın ilk fırsatta içimizden birinde bunu denemek isteyecektir.
Hayvanları koruyan yasa, bu bağlamda sadece hayvanları korumakla kalmaz.
Aynı zamanda, gelecekteki sosyopatları da işaretleme aracı olarak hizmet eder.
GÜZEL EKMEK
Hakan AYTAÇ, İstanbullu başarılı bir reklamcı iken ruhunu melteme, bedenini gölgeye atmak için Çeşme'ye kaçanlardan... Bir özelliği var ki şimdiye kadar yaptığı her işi tutkuyla yapmış.
Birkaç sene boyunca Alaçatı'da turizm sektöründe yöneticilik yapan Hakan, şimdi de yepyeni bir alana soyundu.
Soyundu derken, daha çok başına bone, eline eldiven taktı, diyebiliriz. Eşi, ilişki danışmanı Aslı Aydemir Aytaç'ın da desteği ile kendine yepyeni bir alan açtı. Sağlık değeri yüksek olan çift, Avrupa'daki örnekleri gibi bir fırına imza attı.
Yurt dışında ekmek yapımını öğrenen ve bilgisini Anadolu'da yaptığı gezilerle taçlandıran Aytaç, ekşi mayadan, tamamen katkısız ve doğal, kendi deyimiyle 'anam usulü ekmek' üretiyor.
Bir iddiası da , sağlık için benim gibi ekmekten uzak duranlara, kendi dolgun ekmeğinden bir dilim yeteceği üzerine...
Mayalanması ile birlikte toplam 36 saati bulan bir süreçte üretilen Güzel Ekmek, Hakan'ın ekmeğini taştan olmasa da çok şık ve tertemiz bir atölyeden çıkardığını gözler önüne seriyor.
Ilıca'da Dost Pide yanındaki atölyeden dağıtılan güzel ekmek, gerçekten de güzel.
Ancak ekmek uzmanı değilim.
Uzmanı olduğum tek şey, insanlar. Ve kesin olarak söyleyebileceğim tek şey, Aytaç'ların tezgahından kötü bir şey çıkmaz...
Afiyet olsun.