Hadi hadi gönlümüzce şımaralım, gururlanalım, kasım kasım kasılalım!
Nasıl zirveydi ama...
Dünyayı yöneten adamlar Türkiye'ye geldi ve bir tek aksaklık çıkmadı.
Her şey dört dörtlüktü...
Ve kusursuz işledi...
Dünya basınına birbirinden ilginç pozlar verildi..
Zirvenin kusursuzluğu, Türkiye için büyük prestij; Antalya için ise muhteşem bir tanıtımdı...
Sahi niye zirve için Antalya tercih edilmişti?
Gerekçeler şöyle: Konaklama, ulaştırma ve diğer lojistik altyapı bağlamında sunduğu imkanlar, kültürel, tarihi ve doğal güzelliklere sahip bir "liman ve ticaret kenti olması" Ve Türkiye'nin tanıtımına katkı sağlayacak unsurları barındırması...
E haksız sayılmazlar tabii...
Yerlerinde olsam, ben de Antalya'yı seçerdim. Ne de olsa ortada ülkenin prestiji söz konusu...
İzmir'e gelecek halleri yoktu elbette!...
Oysa ki biz hep İzmir ve Antalya'nın birbirine benzediğini söylemez miyiz...
Akdeniz iklimi, denizi, limanı, otelleri, kültürel, tarihi ve doğal güzellikleri...
Olmadı değil mi?
Kağıt üstünde bunların hepsi bizde de var ama böyle bir zirveyi düzenleyecek potansiyel İzmir'de mevcut değil!
Daha küçük ölçekli işleri hallederiz de öyle G-20 aşar bizi...
Bizde en fazla G-2 falan!
Ne bileyim ABD Başkanı Barack Obama'yı şöyle teke tek ağırlayabilirdik mesela...
Ama şimdi Obama, "Yok ben İzmir'in tarihi güzelliklerini çok duydum. İlle de kent merkezinin en eski ve tarihi bölgesinde konaklamak ve gezmek istiyorum" derse mahvolurduk!
Bunları söyleyince adres neresi: Basmane Oteller Sokağı!
Hadi bakalım tuttuk Obama'yı elinden, yanağını okşayıp "Gel gidelim madem" dedik ve götürdük Basmane'ye...
"İşteeee İzmir'in kent merkezindeki en eski yerleşim alanlarından biri ve burada bir sürü otel var Barack'cım. Seç, beğen, konakla, otel senin!"
Gerçi bakın esasında iyi olurdu.
G-20'nin amaçlarından biri neydi?
Mülteci sorununa çözüm...
O halde, sorunu kaynağında çözeceksin ve Obama'yı, Basmane Oteller Sokağı'nda konaklatacaksın ki, görsün mülteciler neler yaşıyor...
Köklerinin çektiği acılar ortadayken Obama, bu olaya sıcak bakıp, Basmane'de konaklayabilirdi.
Gel gör, "Bir de merkezdeki tarihi yerleri gezeyim" dese, orada da durumumuz vahim!
Nereye götüreceğiz?
Agora!
Eyvah eyvah!
Koskoca ABD Başkanı'nı kandırıp, "Burası kent merkezi" diye, Efes'e sürükleyecek halimiz yok herhalde...
Adamcağız, yol boyunca spotçuların kaldırımda sergilediği buzdolabı, çamaşır makineleri, koltukları falan görünce, "Canım bak bunlar tarihi eser! Hepsi arkeolojik kazılarda çıktı. İzmirlilerin ataları da keyfine çok düşkünmüş. Tekerlekten önce koltuğu bulmuşlar!" derdik ne yapalım!
Yoksa nasıl açıklanır, turist getirmeye çalıştığımız bir bölgedeki turizm katili görüntü...
Biz doğru dürüst G-2 bile yapamadık gördünüz mü, o kadar kişiyi bir araya getirecek büyüklükte otelleri, kongre merkezini, ulaşımı, altyapıyı nereden bulalım...
İzmir niye böyle?
Cevap basit...
İzmir, yıllardır ne olacağına karar veremedi de ondan...
Dört bir yerinden çekiştiriyorlar...
Limanlar kenti, kültür başkenti, fuarlar merkezi, yok yok turizm lideri!
Herkes bir araya gelsin de, tam olarak ne yapılacağına karar verilsin...
Turizmde mi ilerleyeceğiz, limanımız ile mi öne çıkacağız, yoksa dev kongre merkezleri ve otellerle "Biz de varız Antalya" diye kafa mı tutacağız...
Sıkılmadık mı "10 parmağında 10 marifet olan", ama bu marifetlerin hiçbirini "kusursuz" yapamayan bir kent görüntüsünden...