Sıkıldığımızda, sıkıştığımızda başvurduğumuz başucu kitapları vardır. Kütüphanemizin en değerli kitaplarıdır onlar. Simone de Beauvoir'in üç ciltten oluşan "Kadın" serisi de bunlardan biridir benim için. Daha önceleri yaptığım gibi yine ona sığınacağım.
Kadınları, kadın davranışlarını anlamaya çalışıyoruz ya. Dünya Trump'a karşı yürüyen kadınları konuşuyor. Bizse Meclis'te kavga eden kadınları.
Serinin üçüncü kitabı "Bağımsızlığa Doğru"ya bir göz atalım mı?
Kaygı, önüne çıkarılan dünya karşısındaki kadının güvensizliğini dile getirir. Kendini bu dünyada mutlu hissetmediği için onun tehlikelerle dolu, karanlık uçurumlara yuvarlanmak üzere olduğunu sanır.
Çoğu kez, boyun eğmeye razı olmaz, boyun eğdiği şeylere istemeden boyun eğdiğini bilir. Kendisini danışmadan kadın yaratmışlardır onu, başkaldırmaya cesaret edemez, istemeye istemeye boyun eğer, tutumu, sürekli bir yakınma, acı acı söylenmedir.
ALDATILMIŞLIK HİSSİ
Kadınların dertlerini dinleyenler, hekimler, din adamları, toplumsal yardımcılar, en belirgin özelliklerinin yakınma olduğunu bilirler. Kadın kadınayken her biri kendi özel dertlerinden, sonra da hep birlikte, yazgılarının haksızlığından, dünyadan ve genel olarak erkeklerden yakınırlar.
Özgür bir birey, başarısızlıklarının sorumluluğunu yalnız kendinde bulur. Kadına ise her şey başkasından gelir, başkası sorumludur onun dertlerinden. Öfkeli umutsuzluğu bütün çareleri yadsır, yakınmakta direnen bir kadına çözüm yolu göstermenin hiç mi hiç yararı yoktur, hiç birini kabul edemez.
Rahatsızlığının, kendi yakıştırdıklarından çok derin nedenlere dayandığını bilmektedir. Onsuz ve ona karşı yetiştirildiği için, bütün dünyaya kızmaktadır. Çocukluğundan beri, içinde bulunduğu duruma karşı çıkmaktadır. İlerde zararlarını çıkarırsın denmiş, talihini erkeğin eline bırakırsa değerinin yüz katına çıkacağı konusunda yeminler edilmiştir. Ve o, aldatılmış hissetmektedir kendini. Bütün erkek dünyasını suçlamaktadır. Hınç, bağımlılığının öbür yüzüdür. İnsan elindekinin tümünü verdi mi, hiçbir zaman karşılığını alamaz.
KARŞI KOYMA
Bununla birlikte, erkek dünyasını sayma ihtiyacındadır da; bu dünyayı tümüyle yadsırsa, kendini iyice tehlikede hissedecek, başının üstündeki çatı uçacaktır. O yüzden mutlak iyilikle mutlak kötülük ilkesine dayanan öğretiyi benimser.
Kadın somut olarak kızacağı bir sorumlu arar. Koca tam bu iş için biçilmiş kaftandır. Erkek dünyası onda cisimlenir, erkekler, koca aracılığıyla kadını avucuna almış ve aldatmıştır. Dünyanın yükünü taşıyan kocadır ve işler kötüye giderse suçlu odur. Akşam eve gelince, kadın, çocuklardan, evin öteberisini getirenlerden, ev işlerinden, pahalılıktan, romatizmalardan, havadan yakınır ona. Ve adamın kendini suçlu hissetmesini ister.
Kadınların pek çok davranışı karşı koyma, kafa tutma biçiminde yorumlanmalıdır.
Kadın, erkeklerin üstünlüğünü kabaca kabul etmesine rağmen daha genel açıdan bakıldığında, erkek egemenliğine adım adım karşı koyar. Kadınlara yakıştırılan şu 'dikine gitme merakı' da işte buradan gelmektedir. Kendine özgü bir eylem alanı bulunmadığından yadsımayı seçer.
Şu bir gerçektir ki: O erkeklerin kurduğu düzenin bütün zayıf yanlarını bilir ve bunları ortaya vurmak için hiçbir fırsatı kaçırmaz.