Merhaba, genelde pazar günleri sizlere her kesimden değerli dostlarımla yaptığım söyleşileri sunuyorum. Bu pazarsa bir müddet uzak olduğum İzmir'imizde olmadığım günlerde neler yaptığımı bir çırpıda anlatmak istedim. Bu arada gittiğim Avustralya adasının güzel şehri (4 yıldır dünyanın en güzel şehri seçilen) Sydney'i önümüzdeki günlerde anlatacağım.Avustralya dönüşünden sonra defalarca İstanbul'a geçtim, arkadaşlarımın özel toplantıları, acil bir minicik iş seyahatine gitmek, vs vs için...
iş seyahatinden başlayayım. sabah 07.45 uçağı ile geçtiğimiz Münih'ten aynı gün içinde döndük; tabii Almanya'dan başlayıp Avusturya ve İtalya'yı gördükten sonra... 4 tesis, 3 fabrikaya gidip Uludağ Grand Yazıcı için en mükemmel telesiyeji ve de yürüyen yolların siparişlerini verdik, Hayri abim ile (Yazıcı)... Bunları acil halletmet gerekiyor, çünkü Bodrum Oteli ve Bodrum Torba Beach'i açma tarihi yaklaştı.
Münih Havalimanı ciddi bir kompleks. Buraları çok iyi bilen arkadaşımız İlker önce Avusturya'ya geçirdi bizi. Yollar o kadar net ki, araba seyahati buralarda ayrı bir zevk. Yol üzerindeki benzinci kafelerde her şeyi bulmak mümkün. İlk aradığım benim meşhur krema şeklindeki vanilyali yoğurt oldu. Yollardaki kasabaların görüntüleri tablo gibi. Hepsi kilise olduğunu tahmin ettiğim bir kuleli yapının etrafında toplanmış birbirine uygun renk armonisi içinde. Yolda adlarını iyi bildiğimiz otomobil fabrikalarını geçiyorsunuz. Bu arada 'Savarowski'nin devasa fabrikasından geçtik. Etraftaki karlı dağlardan ötürü olsa nefis bir havası var buraların. Salzburg ve Innsbruck'dan geçip nefis bir kayak merkezine geldik. İnssbruck, Avusturya tirol'unun kalbi imiş. Buradaki kayak merkezleri genellikle eteklerinde kendilerine has tipik butik otelleri, mağazaları, kafe ve restoranları olan kasabalar. Herkes kayağını alıp şehir merkezinden uzak kaymaya geçiyor.
HALATLI TAŞIMACILIK
İşte buralardaki en yeni, en mükemmel telesiyejlere bindik. Ardından fabrikalarına geçtik. Meğer tüm dünyaya bu bölgedeki üretimler kullanılıyormuş. Arjantin, Amerika, Japonya'da... 'Halatlı taşımacılık ' deniyor bu sektöre. İki grup varmış, biri 'Leitner'. Biz de buraya geçtik. İlker kardeşimiz fabrikanın genel müdürü ile akraba gibi, bu yüzden de her tarafını özel gezdim. İlker Bursalı, Türkiye'nin her bir yanındaki kış sporları ile ilgili ne varsa yarısından çoğunu üstlenmiş durumda. Erzurum kış olimpiyatlarından, İzmir Balçova, Bergama Aeropolis'e, Ordu Boztepe'den Gaziantep Şahinbey'e hatta Ilgaz'a kadar yerlerin tesislerini gerçekleştirmiş. Bu arada Bursa-Uludağ teleferik hattının teknoloji sağlayıcısı Boğaziçi bilgisayar mezunu bir kardeşimiz.
KUZEY İTALYA
İlker, hakikaten her yeri çok iyi bildiği için hiç vakit kaybetmeden İtalya'nin kuzeyindeki tesislere geçtik. Burada herkes Almanca konuşuyor, ancak İtalyanca konuşursanız da cevap alıyorsunuz, bir de "bizim pasaportumuz İtalyan" diyorlar. Herkes çalışıyor. Dünyanın işsizlik oranı yüzde 1 olan ülkelerinden biri. Tüm İtalya'yı meğer buraları geçindiriyormuş... Kayak tesisleri, kayak tesislerine araç ve gereç, elma ve üzüm bahçeleri, vadiler halinde uzanan Kuzey İtalya...
Crown Platz diye bir kayak merkezi var, var ki buraların en kalabalık merkezlerinden biri. Sadece pazar günleri 20 ile 25 bin kişiyi ağarlıyor. Valle Gardena diye bir yeri var 'Süper dolamiti kayak merkezi' denen 650 telesiyeji ve onlarca butik oteli var. Biz de bunlardan birinde kaldık; Alpinum... Harika bir butik otel; pırıl pırıl... Odaları, minicik barı, ki geceleri pek keyifli oluyor, harika kahvaltısı, sıcak havuzu, minicik spa'sı ve mükemmel servisi ile pek keyifli kısacık bir dağ tatili yaşattı bize. Akşam Hotel Tubris restoran, pizzacı Rosmarin, Alpenrose restoranlar buranın favorileri.
Misafirler yemekten sonra bir kasaba turu yapıp sabah erken kalkacakları için odalarına çekiliyorlar. İnanın hafif yağan sulu karla muhteşem bir gezi yaptık akşam yemeğinden sonra. Her şey o eski dekor içinde o kadar sessiz ve büyüleyici ki... Hani herkes temiz hava alıp spor yapmaya geliyor. Hani kimse kızmasın sabaha kadar o şarkıcı senin bu bar benim diye mekan mekan dolanıp sabaha en marka kıyafetini giyip 'ne güzel spor yaptık di mi' diyen cinsten değil...
KARLAR İÇİNDE
Sağolsun diyorum Leitner firmasının Türkiye genel koordinatörü bilinen İlker Cumbul'a buraları bir çırpıda bize sunduğu için.
Ertesi gün yarı belimizi geçen karlar arasında başka bir tesise geçtik. Son makine incelemelerini yapıp Bozen (Almanca) Bolzano (İtalyanca) şehrine geldik. Bu yerlerde her yerin İtalyanca ve Almanca adları var. Bir yerden bir yere geçmek çok ama çok kolay ve seri. Burada iyi bir tür attık. Bol bol alışveriş için geliştirilmiş sokakları var, rengarenk... Sanat her yerde sanattır; 'Godot'yu Beklerken' burada da oynuyor, bizde olduğu gibi, İtalya'nin ünlüsü 'Nek' turneye çıkmış bizde olduğu gibi, insanlar dolanıp dolanıp vitrinlere bakıyorlar, kafelere giriyorlardı yine bizde olduğu gibi... Düşündüm de medeniyet olan yerlerde hiçbir şey değişmiyor tipler, renkler hariç.