• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
’Alevli Günler’ ve Türkiye gerçekleri BÜLENT GÜRLÜK

'Alevli Günler' ve Türkiye gerçekleri

bulent.gurluk@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 14.04.2010, 00:00
Son aylarda gittiğim oyunlar içinde, 'iyi ki kaçırmamışım' diyerek salondan çıktığım bir komedi izledim önceki gece... Atatürk Kültür Merkezi Yunus Emre Salonu'nda, İstanbul Halk Tiyatrosu'nun sahnelediği 'Alevli Günler' oyunundan tam anlamıyla tiyatral bir keyif aldım. Olay örgüsünden oyunculuk performansına, dekor ve kostümlerden müziğine kadar kıvamı tam tutturulmuş bir bütünlük vardı sahnede. Sıkmayan, boğmayan, ölçüsünü kaçırmayan, güldürmeyi başaran ve gayet düşündüren bir oyun Alevli Günler...
Irmak Bahçeci'nin yazdığı, Yıldıray Şahinler'in yönettiği komedide; Cem Davran, Bahtiyar Engin, Levent Üzümcü ve Erkan Can rol alıyorlar. İnanç özgürlüğümüze, henüz dünyaya geldiğimizde çıkarılan nüfus cüzdanına 'dini İslam' yazılarak getirilen devlet müdahalesi konu ediliyor oyunda.
***
Şamanlığa inanan ve ateş cinleriyle bütünleşmiş ruhunu lanetlerden korumak için şöminesindeki ateşi 20 yıldır söndürmeyen bir Türkoloji profesörünün evinde geçiyor olaylar. Prof. Tarık ile mahallenin kasabı Hayri ve muhasebeci Meftun, çocukluklarından beri hiç ayrılmamış, akşamları birlikte zaman geçiren 3 arkadaştır.
Ancak Tarık, bir akşam yine birlikte eğlendikleri rakı sofrasında birden kanser olduğunu ve 4 aylık ömrü kaldığını açıklayıverir. Çok sevdiği arkadaşlarından tek isteği ise, öldüğü zaman Şaman inancının gereği cesedinin gömülmek yerine yakılmasıdır. Ancak bu şekilde ruhani dünyada acılarından arınabileceğine inanmaktadır...
***
Meftun ve Hayri, tüm hayatlarını birlikte geçirdikleri arkadaşlarını yakma düşüncesini tüyler ürpertici bulurlar ama Tarık'ın ısrarlarıyla bu vasiyeti yerine getirmeyi kabul etmek zorunda kalırlar. Zira arkadaşlarının ruhu başka türlü huzur bulmayacaktır.
Ama Tarık'ın önünde, iki arkadaşına bu konuda söz verdirmekten çok daha önemli engeller vardır. Yakılmak için Diyanet İşleri'ne yaptığı başvuru, nüfusunda dini 'İslam' yazdığı gerekçesiyle reddedilir.
Bu noktadan itibaren, devletin herkesi aynı hizada görmek istediği bir düzende aykırı fikir ve inançlara sahip Tarık'ın başına gelenleri acı acı gülerek izlemeye başlarız. Profesör ve arkadaşları ne kadar uğraşsalar da, kimliğe dini 'Şaman' yazdırmak mümkün değildir. Ne toplum, ne devlet, ne de hukuk sistemi kendilerinden olmayana en küçük bir tahammül gösterir.
***
Devletin verdiği kimlik belgesiyle bireyin inanç özgürlüğünü kısıtlaması, seyircinin kendini sorgulama mekanizmasını harekete geçiriyor. Çünkü birçoğumuzun nüfusunda 'kan grubu' hanesi bile boş bırakılırken, hangi dine ait olduğumuz devletin uygun gördüğü biçimde 'İslam' diye doldurulmuştur. Eskiden, "Türkiye'de doğduysa inancı başka ne olabilir ki?" düşüncesiyle devlet tarafından Müslümanlığı kabul etmiş bulunuyorduk. Sanki imanın şartlarını bizim yerimize onlar yerine getirecek!
Dinimizde 'zorlama yok' denir. Yoktur da... Ama düzenin kendisi dayatma ve zorlamalar getirebiliyor ne yazık ki...
***
Yine de bu konuda yol almıyor değiliz. Artık hiç değilse kafa kağıdımızda din bölümü boş bırakılabiliyor. Nüfusta yazılı 'dini İslamdır'ı değiştirmek isteyenler neyle karşılaşıyor peki? Yasaların bu alanda sunduğu mönüde fazla alternatif yok. Öyle her türlü inancı kimliğinize yansıtmanıza izin verilmiyor. Müslümanlığı kabul etmiyorsanız, tek tanrılı dinlerden Hıristiyanlığı ya da Museviliği seçeceksiniz. Ya da hiçbir şey yazdırmayacaksınız, olup bitecek.
Sonuç olarak, Alevli Günler'e bir yerlerde rastlarsanız sakın es geçmeyin. Gülmeye de, düşünmeye de değiyor...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA