• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Mutluluk listesinde para da yok aşk da! FİLİZ İÇKE ÖNAL

Mutluluk listesinde para da yok aşk da!

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 10.12.2009, 00:00
42 ülkede yapılan geniş kapsamlı bir araştırmaya göre mutluluğun 7 temel faktörü olduğu saptanmış. Sağlıklı aile ilişkileri ilk sırada yer alırken, sağlık listeye ancak 5'inci sıradan girebilmiş.

Araştırmaya göre aşk için gözyaşı dökenler ya da para için gece gündüz çalışanlar ise yanlış yolda. Çünkü bu iki kavram listeye girememiş bile!


Psikolog Doğan Cüceloğlu, söyleşimizin ilk bölümünde kişisel mutlulukla toplumsal refahın buluşma noktası olarak "biz bilinci"ne dikkatimizi çekti. Cüceloğlu'na göre biz bilincine erişmek için önce yaşama borçlu olduğumuzu kabul etmek gerekiyor. İkinci gün korku toplumunun
"mış gibi" yaşamlar üreterek insanı nasıl mutsuz ettiğini, kendi yaşamında varolmaktan alıkoyduğunu anlatan Cüceloğlu ile bugün de "mutluluk" kavramını konuştuk. Bu sayfalarda Cüceloğlu'nun okuyan herkese yeni bir bakış açısı kazandıracağını düşündüğüm sözlerini "tadımlık" boyutuyla aktarabildim. Merak edenler için daha fazlası kitaplarında mevcut. Bitirirken küçük bir hatırlatma: şu anda korku toplumunda yaşadığımıza dikkat çeken Cüceloğlu, saygı toplumuna geçişimizi tamamladığımızda bugün yaşadığımız birçok sorunun da ortadan kalkacağını söylüyor. O günlerin çok yakında olması dileğiyle.
-Mutluluğun olmazsa olmaz bir koşulu var mı hocam?
Richard Layard adlı bir İngiliz ekonomisti 2005 yılında "Happiness" kitabını yazdı. 13 bin kadar araştırmayı gözden geçirdikten sonra kaleme alınan önemli bir kitap bu. Kitapta şu aktarılıyor: İnsanlarda mutluluk derecesini ölçebilen bir alet geliştirilmiş. Bir de sorulmuş ne kadar mutlusun diye. İnsanların söylediği ile aletin gösterdiği hep aynı sonucu vermiş. Ondan dolayı artık alete falan gerek görülmüyor. Sor yeter. Aynı açlık gibi, çişin var mı yok mu gibi, beyin mutlu olup olmadığın bilgisini de veriyor. Müthiş bir şey bu. Kitapta ayrıca 1946-1996 yılları arasındaki 50 yıllık süreçte 42 batı ülkesinde mutlulukla ilgili yapılan bir araştırma var. Bu araştırmaya göre; bu 50 yıllık süreçte söz konusu ülkelerin gayri safi milli gelir miktarı 3 misli artmış olmasına rağmen mutlulukta yüzde 40 düşüş var. Bu da gösteriyor ki refah düzeyi ile mutluluk arasında doğrusal bir ilişki yok.
Yine aynı çalışmada mutluluğun 7 temel faktörü saptanmış. İlk 5 madde öncelik sırasıyla her ülkede aynı çıkmış. 6 ve 7 ise yer değiştiriyor.
Buna göre mutluluğun 7 temel faktörü şöyle sıralanıyor:
1. Sağlıklı aile ilişkisi
2. Geleceğini güvende görmek (Para miktarı önemli değil. Bundan dolayı en yüksek mutluluk kendini İskandinav ülkelerinde gösteriyor. Sistem buna göre kurulmuş çünkü.)
3. Arkadaş, dost sahibi olmak, kendini yalnız hissetmemek.
4. İşini anlamlı bulmak.
5. Sağlık. (Gördüğünüz gibi sağlık ancak beşinci sırada. Her şeyin başı sağlık deniyor, değil!)
6. Kendini özgür hissetmek (kararlarımı ben veriyorum duygusu. Kendi yaşamında varolmak)
7. Pusula gibi kullanabileceğin temel değerlerinin ve inançlarının olması.
-Mutluluk mu huzur mu?
Mutluluk. Çok huzurlu ortamlar beni mutlu etmez. Martin Seligman'ın Gerçek Mutluluk (Boyut Yayınları) diye bir kitabı var. Orada mutluluk ve huzur arasındaki farkı da ele alıyor. Huzurda eylemden uzak, sorunlarını çözmüş, durağan, beklentilerinden kurtulmuş bir tavır var ve yaşamın tanımına tam ters bir durum bu. Çünkü yaşam çok dinamik; acıkıyorsun, özlüyorsun, seviyorsun... Müthiş dinamik bir süreç içindesin. Bu dinamik sürecin gerçekliğini fark ettiğin zaman uzun süre huzur içinde kalamazsın. Ama bu süreçlerin farkında olarak, hakkını vererek kendi yaşamında varolmaya başladığın zaman huzurlu değilsin ama varsın. Mutlusun. Bir anne düşün; o çocuk büyürken geceler boyu uyku uyuyamaz, yüzlerce kez altını değiştirir, ateşi çıkar, ağlar... Huzurlu mu? Hayır ama içten içe de müthiş bir mutluluğu var. O anneye "Bunca eziyete değer mi?" diye sorsan "Değer" der. "Allah yokluğunu göstermesin" der. Baktığın zaman akıl almaz bir çile. Bu akılla ifade edilecek bir şey değil. Mutlulukla hoşnutluk da farklı.

ÜRETİM ŞART
-Mutluluk ve hoşnutluk arasında nasıl bir fark var?

Diyelim kahvaltı etmek için dışarıya diyorsun ve gittiğin yer hoşlandığın, beğendiğin bir yer. Burada duygun hoşnutluk oluyor.
Evde kendin kahvaltı hazırladığın zaman patatesi, mantarı kesiyorsun bundan aldığın duygu da mutluluk. Yani birinde üretim var ve kalıcı olan bu oluyor. Kitap okurken okuduğun şeyi anlayarak sürece katılıyorsun ama televizyon izlerken sunulanı alıyorsun. "Ne kalıcı oluyor?" diye yapılan çalışmalarda işin içine girdiğin her faaliyet, üretici olduğun her durum seni mutluluğa götürüyor. Çocuğa oyuncak vermekle çocukla beraberce bir oyuncak yapmak arasında böyle bir fark var. Adamın parası yok, çocuğuna oyuncak alamıyor. Dışarıdan baktığın zaman "Zavallı, biz oyuncak verelim" falan diyorsun. Halbuki parası yok diye acıdığın baba bir karton alıyor ve çocuğuna "Gel bakalım, şimdi bunu keseceğiz" diyor. Bu müthiş bir şey.
-Para mutluluk getirmez mi diyorsunuz?
Tek başına evet. Ondan dolayı bilinçleri gelişmemiş insanlara para verdiğin zaman hayatlarını daha çok berbat ediyorlar. Böyle düşündüğün zaman aslında müthiş bir adalet var yaşamda. Fakir birini gördüğünde "Ayy yazık ayakları titriyor, sümüğü akıyor, yiyecek bir şeyi yok. Biz böyle sıcak yerdeyiz, battaniyeye sarılmışız falan filan.." diyebiliyorsun ama onun kendi yaşamında varolma derecesi, yaşamı yönetebilme, kendi isteği ile bir şeyler yapabilme durumu var. Senin gördüğün senin yaşamına yansıyan kısmı. Bundan dolayı yargılamayacaksın.

Çingeneler mutlu çünkü gıpta etmiyor

-Belki biz bir başkasının yaşam şartlarına bakıp üzülürken, o kendi dünyasından bize bakıp acıyor olabilir. Öyle mi?

Çingene çocuklarını hiç izlediniz mi? Hiçbir eziklik yoktur bakışlarında. Bakarsın 16-17 yaşındaki kız çiçek satıyor. Bir gün arkadaşıma böyle bir kızı gösterip "Laf atabilir misin?" diye sordum. "Aman Allah korusun, aklıma bile gelmez. Adamı rezil eder" dedi. Özgüvenleri müthiş yüksek. Çevrede apartmanlar var, Mercedes'ler var, şu var, bu var... Ama onlarda "gıpta" diye bir şey yok. Kendi giyim tarzı, kendi müziği, kendi kültüründe son derece de gururlu. Hiçbir ezikliği yok.
-Çingenelerin herkese örnek olması gereken 'kendi yaşamında varolma, gıpta etmeme ve özgüven halleri' herkese örnek olmalı. Psikolojik açıdan da araştırılmalı bence...
Kesinlikle araştırılmalı. Değerler bilinci bu işte. Gıpta etmiyor çünkü kendi yaşamında var. Başka biri olmaya çalışmıyor. Oturduğum sitenin önünde bir çiçekçi var. Oğlu ortaokula gidiyor galiba. "Ne olmak istiyorsun ileride?" diye sordum. Şöyle bir baktı yüzüme, "Bilmem" dedi, "Çiçek satarım herhalde." Doktor olmayı falan düşünmez misin dedim. Yoo dedi. O kadar kendinden emin. İlişki içine girmiyor bu tür kavramlarla.
Ben onu yargılayabilirim ya da anlamaya, onun gözüyle görmeye çalışabilirim. Hatta onun gözüyle bakmaya çalışırsam belki acınacak bir yaşamın benimki olduğunu bile görebilirim.

BİTTİ
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA