• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Yumurta rezerviniz ne durumda? FİLİZ İÇKE ÖNAL

Yumurta rezerviniz ne durumda?

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 07.04.2013, 00:00
Artık tıpta, tıpkı böbrek ya da kalp yetmezliği gibi yeni bir kavram var: Yumurtalık yetmezliği... Neredeyse hiç belirti vermeden oluşan bu sorun, basit bir kan testi ile erkenden saptanabilirse, çiftler hemen başlanacak tedavi ile çocuk sahibi olabiliyor

Biz kadınlar, üreme hücrelerimizin durumu bakımından erkekler kadar şanslı değiliz ne yazık ki. Erkek vücudunda 60'lı yaşlara kadar sperm üretilebiliyorken, bizler doğuştan getirdiğimiz yumurta rezervini yıllar içinde tüketiyoruz. Hatta bazı hastalıklar, kötü yaşam koşulları derken sahip olduğumuz sınırlı sayıda yumurtayı zamanından çok önce kaybedebiliyoruz.
Doç. Dr. Ahmet Zeki Işık, tam da bu nedenle şu önemli hatırlatmayı yapıyor: "Kariyer, eğitim gibi nedenlerle evliliği ve anne olmayı ileri yaşlara erteleyen kadınların düzenli jinekolojik muayene ve AMH testi ile yumurtalık rezervlerini ve doğurganlıkları ile ilgili durumlarını kontrol altında tutmasında fayda var..." Düzenli adet görüyor olmanın kadında yalancı bir güvenlik hissi oluşturabileceğini belirten Işık, AMH testi ile birlikte jinekolojik kontrollerini düzenli yaptıran hanımların, kötü sürprizleri büyük ölçüde önleyebileceğini söylüyor. Özel İrenbe Kadın Hastalıkları ve Doğum Dal Merkezi, Tüp Bebek Merkezi'nden Kadın Hastalıkları ve Doğum, İnfertilite ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Zeki Işık'la bu konuyu konuştuk.
-Kadında doğurganlık ne zaman azalmaya başlıyor?
Tüm dünyada sağlıklı yaşam süresinin uzamasıyla birlikte, kadınlarda da yaşam süresi 80 yılın üstüne çıktı. Fakat biyolojik yapı, maalesef 35'ten sonra doğurganlığın azalmasını, 40'tan sonra da çok ciddi şekilde dibe vurmasını getiriyor. Böyle olunca da hanımlar modern çağa ayak uydururken biyolojik sınırı ıskalıyorlar. Evliliğin geciktirilmesi, kariyer vesaire derken şöyle bir algı oluşuyor: "Nasıl olsa tıpta bir sürü gelişme var. Kariyerimi yaparım, 40'lara doğru da çocuğumu doğururum ve bu işi bitiririm..."
-"En kötü ihtimal tüp bebek yaparım" diye mi düşünülüyor?
Aynen öyle. Ama maalesef tablo böyle değil. Tüp bebekte en başarılı olduğumuz gruplar, 35 yaşa kadar olan kadınlar. Bu gruptakiler, özellikle birkaç tüp bebek denemesinden sonra yüzde 70'e varan oranlarda gebe kalabiliyor. Ama 35'ten sonra, özellikle 35-39 yaş aralığında başarı üçte birlere düşüyor. 42-43'ten sonra ise bütün gelişmelere rağmen neredeyse hiç gebelik elde edemiyoruz.
-Yaş ilerledikçe kadının yumurta kalitesi ve sayısında görülen düşme mi etkili burada?
Bu tablonun içinde bir de yaşam tarzının, genetiğin, enfeksiyonların ve çevre kirliliğinin getirdiği birçok yükle hanımlar 35'ten önce, hatta 30'lu yaşlarda yumurtalık rezervlerinde problem ve gebelik kabiliyetlerinde azalma yaşıyorlar. Bu sinsi bir durum. Fark edilmiyor çünkü adet düzeninde belli bir değişiklik olmuyor. Sadece yumurtalıkta doğuştan gelen rezervde normalde düzenli olan azalma, o grupta daha hızlı gerçekleşiyor ve yumurtalık rezervi ciddi şekilde azalabiliyor. Tedaviye başvurdukları zaman bir bakıyoruz ki yapacak bir şey kalmamış. Dolayısıyla erken menopoz ya da erken yumurtalık yetmezliğine karşı çok dikkatli olmamız gerekiyor.
-Yumurtalık yetmezliği nedir? Menopozdan farkı nedir?
Artık, aynı böbrek yetmezliği gibi yumurtalık yetmezliği diye bir kavram var. Yumurtalık yetmezliğini iyi bilmemiz lazım. Menopoz; yumurtalığın devre dışı kalması demek. Artık yumurtalık yok, çalışmıyor demek. Menopoz öncesinde yumurtalık yetmezliğininin yaşandığı bir dönem var. Ancak bu, böbrek ya da kalp yetmezliği gibi doğrudan kişinin yaşamını etkilemediği için fark edilmiyor. Yumurtalık yetmezliği, ancak kadın doğurganlık yeteneğini denediği zaman fark edilebiliyor. Bu konuda toplumun bilinçlenmesi çok önemli.
-Kadında yumurta rezervinin ne durumda olduğu anlaşılabilir mi?
Bununla ilgili özellikle son 10 yılda birçok belirteç, objektif kriter var mıdır, bazı hormonlara bakılsa anlaşılır mı diye birçok çalışma yapıldı ve pratik yol olarak yeni bir test ortaya çıktı. Bu da anti müllerian hormon (AMH) testi. Bu test, hanımlardaki yumurtalık rezervinin önemli bir göstergesi. Testin yaşlara göre grafikleri var. Siz yaşınıza göre olan grafikte çok düşük bir yerde iseniz, erken yumurtalık yetmezliğine girebileceğinizi, hatta erken menopoza girebileceğinizi önceden bilme şansınız var.
-AMH (Anti müllerian hormon) testi nasıl yapılır?
Kan örneği alınarak yapılıyor. Kadının kan verirken aç ya da tok olması fark etmiyor. Adetin belli bir gününde olması da gerekmiyor. Testi yaptırıp, sonucunu bir uzmana yorumlatmanız yeterli. Tabii ki testle birlikte sonuçları sınırda çıkanların ayrıca ultrasonla değerlendirilmesi ve testin bir sonraki adette tekrar yapılması istenebilir.
Ancak bu konu yanlış da algılanmamalı. Bu test sizin doğuramayacağınızı, doğurganığınızın kalmadığını veya her halükarda doğurabileceğinizi göstermiyor. Sadece yumurtalıktaki rezervin durumunu gösteriyor.
-AMH (Anti müllerian hormon) testi özellikle kimlere öneriliyor?
Evlilik planları yapmayan, kariyer düşünen, bu nedenle çocuk sahibi olmayı ileri yaşlara öteleyen, hatta tüp bebek yaparım diyen kadınların belli aralıklarla bu testi yaptırmasında ve planlarını buna göre yeniden gözden geçirmesinde fayda var. Tabii ki sadece bu testi yaptırıyor olmak da suni bir güvenlik hissi vermemeli kişiye. Mutlaka düzenli jinekolojik muayene olup yumurtalıkların ve rahmin durumu da takip edilmeli. Çünkü başka birçok problem de bizi normal bir anti müllerian hormon seviyemiz varken bile yumurtalık yetmezliğine götürebilir. Örneğin endometriozis veya çikolata kisti... Dolayısıyla bekar hanımların da, "Şu anda çocuk istemiyorum, korunuyorum" diyen hanımların da düzenli jinekolojik muayene ve antimüllerian testi yaptırmaları çok önemli.

ERKEKLİK HORMONU
-Yumurtalık yetmezliğiyle karşılaştık, ne yapacağız?

Son 6-7 yıla kadar bu konuda çok fazla bir şey yapılamıyordu. Bir nevi erken menopoza gidildiği düşünülüyor ve hastalara "Şansınız çok düşük, buna razı olun" deniyordu. Ama görüldü ki AMH değerleri çok düşük olsa bile 35 yaşın altında, geniş perspektifte de 40 yaşın altındaki gruplarda bazı önemli bulgular tespit edildi. Genetik kökenli olanlarda tamamen yumurtalık rezervi bitiyor ve bunlarda çok fazla bir şey yapılamıyor. Ama bir grup var ki bunlarda örneğin erkeklik hormonu dediğimiz androjenler erken azalmaya başlıyor. Bu androjenler kadın vücudunda östrojene çevrilerek etkilerini gösteriyor. Yaş ilerledikçe bu hormonun kandaki seviyesi azalıyor. Androjen azaldığı zaman da kadın vücudunda bir zaafiyet ve yetersizlik başlıyor. Yakın zamanlı çalışmalar, yumurtalıkları uyarıcı ilaçlra başlamadan 5 gün veya 1 ay öncesinden deriden emilen jel ya da yapışkan bantların kullanıldığı, ileri yaş hanımlar veya daha önceden tedaviye zayıf yanıt vermiş hanımlarda hem yumurtalık yanıtının düzeldiğini hem de gebelik sonuçlarında anlamlı bir artış olduğunu ortaya koydu. Androjenler, hastalarda yumurta hücrelerinin beslenmesine, yeniden aktifleşmesine ve kalan rezervin verimli hale gelmesine katkı sağlıyor. Vücuda erkeklik hormonu verilecek olması hanımları biraz endişelendirebiliyor ama buna gerek yok çünkü bunlar zayıf androjenler ve düşük dozda veriliyor. Dolayısıyla kıllanma ve benzeri bir sorun görülmüyor. Ve gerçekten bu grupta, vitamin destekleri ile birlikte bu hormonların da verilmesiyle önemli başarılar elde edilebiliyor.
-Tüp bebek için tek sağlıklı yumurta yeterli değil mi? Neden yumurta rezervi güçlendirilmeye çalışılıyor?
Çünkü rezerv azalması ile birlikte, kalan yumurtaların kalitesinde de sorun olduğunu görüyoruz. Vücut önce iyi yumurtaları kullanıyor. Daha sonra rezerv azaldıkça, kalite de azalıyor. Zaten biyolojik olarak yaşlanma dediğimiz hadise ilginç. Yumurtalığın yaşlanması ile vücudun yaşlanması farklı. Bizim yaradılışımızda doğurganlık ve yaşam, farklı zamanlara ayarlanmış. Kadın doğurganlığında 37'den sonra bozulmalar başlıyor, aynı olayda erkeğe bakıldığında bu saat ayarı 55-60'lı yaşlara uzamış vaziyette. Yani kadın yaşlandıkça hem yumurtasını hem de yumurta kalitesini kaybediyor. Bir de şöyle bir şey var: Erkekte kök hücreden sperm sürekli üretiliyor. Dışarıya milyonlarca sperm çıkıyor ve aralarından seçip alabiliyoruz. Kadında ise hem hadise vücut içinde gerçekleşiyor hem sürekli yumurta üretimi yok, sınırlı sayıda kök hücre aktif halde, diğerleri uyuyor veya çalışmıyor, onlardan da belli bir kısmı her ay aktif hale geliyor ve bu belli kısımda da bizim dışarıya yumurta alabilmemiz, yumurtalığın bizim verdiğimiz uyarıya cevap vermesi halinde mümkün.
Çünkü biz bunu ameliyathane şartlarında operasyonla dışarı alıyoruz. Yani kadında yumurta hücresini elde etmek zor. Rezerv de az olunca verdiğimiz besleyici hormonlara yanıt ya hiç olmuyor ya da asenkron gelişiyor. Mesela bir tanesi çok hızlı büyüyor, mecburen onu almak zorunda kalıyoruz ve diğerlerini kullanamıyoruz. Bu ortamı dengeleyebilmek, sanki yumurtalıkta sıkıntı yokmuş gibi yumurtaya hissettirebilmek için hormon takviyeleri veriliyor.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA