Üretime başladığı yıllarda 30 metrekarelik bir depoda bir dikiş makinesi ve iki kişiyle ürettiği ürünler, bugün 2 bin metrekarelik bir atölyede 36 kişiden oluşan çalışanıyla devam ediyor. Çalışanlarının çoğu kadın olan Gül Güler, büyümelerinde, deseni silinmeyen sabun üretimine başlamalarının payının büyük olduğunu söylüyor.
Güler, "Bu teknoloji 2003 yılından beri firmamız tarafından kullanılıyor. 'Hediye seti' diye adlandırdığımız 2 sabun ve 1 havludan oluşan setlerin yanı sıra dantelli ve nakışlı havlularımızla başladığımız üretim, bugün nevresim takımları, bornoz, yatak örtüsü ve mağazalarımızda satışa sunduğumuz 3 binden fazla çeşit ürün ile ev tekstili mağazacılığına farklı bir boyut getirdik" diyor.
Yurtdışında katıldığı fuarlarda ürünlerine çok büyük bir ilgi gösterildiğini, İtalyan, İngiliz ve Fransız firmaların tüm ürünlerinden sipariş verip, kendi markalarıyla üretmelerini istediklerini söyleyen Güler, "Ya kendi markamızla veririz ya da mal satmayız" diye ısrar ederek teklifleri kabul etmediklerini söylüyor.
KENDİ MARKASINI YARATTI
Alsancak'ta iki mağaza, İstanbul Nişantaşı'nda ve Çeşme'de kendi mağazalarının yanı sıra Alanya, Antalya, Ankara, Bursa, Mersin, Adana, İskenderun, Ordu, Kıbrıs'ta corner'larda 'Gül Güler' markası ile ürünlerini satan Gül Güler, markasını tescil ettirdikten sonra, kendi markasıyla ihracat yapmaya başlamış. Bundan sonraki hedefinin yurtdışında mağazalar açarak büyümek olduğunu söylüyor.
* İş hayatınıza ne zaman ve nasıl başladınız?
- Amerikan Kız Lisesi'ni bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldum. 1989 yılında Yağ ve sabun sanayi sektöründe faaliyet gösteren aile şirketimiz Bilginoğlu A.Ş'nin ihracat bölümünde iş hayatına başladım. Anne olduktan sonra çocuklarımla daha fazla ilgilenmek için ev tekstili sektöründe 1994 yılında mağaza açmaya karar verdim ve aynı yıl bu hayalimi gerçekleştirdim. Kendi markamı yaratmadan önce başka markaların ürünlerinin satışını gerçekleştirdim. Sonraki süreçte 'Gül Güler' markasını yaratarak özellikle ev tekstili konusunda aranan bir marka haline gelmeye çalıştım. Hobi diye başladım, KOBİ oldum.
KAPRİS GİBİ ALGILANDI
* Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?- Bu sorunun cevabını iş ve aile olarak ikiye ayırabilirim. İş hayatında yaşadığım zorluklar "al-sat" döneminde fazla değildi, üretime başladığım andan itibaren çoğaldı. İstediğim kalitede, istediğim renkte ve istediğim fiyatta üretim yapabilmek için çok zorlandım. Kadın olduğum için, iş yaptırmaya çalıştığım firmalar, isteklerimi, zevkin ötesinde kapris olarak algılıyorlardı. Oysa ben ürettiğim ürünlerde her şeyin mükemmel olmasını istiyordum. Örneğin havlunun renk tonu ile dantelin renk tonu arasında en ufak bir fark bile hepsini tekrar boyatmama neden oluyordu.
Aile yaşamında ise kızım Gonca'ya ve oğlum Ömer'e iyi bir anne ve eşim Mehmet'e iyi bir eş olma çabası da iş hayatıyla beraber beni zorluyordu. Ama inanıyorum ki eşime de, işime de, çocuklarıma da olması gerektiğinden bile çok vakit ayırdım ki bugün çok mutlu bir aile hayatına sahibim.
* Ailenizin desteği nasıldı?
- Çalışan kadınların başarılı olabilmeleri ve işlerinden zevk alarak çalışmalarını sağlayan en önemli faktörlerden biri aile desteği. Aile bireylerimin hepsinden çalışma hayatım boyunca hep destek gördüm. Çocuklarım ve eşim, yoğun iş tempomda, bir gün bile sorun yaratmadılar, ellerinden geldiğince bana yardımcı oldular, ürünlerim ile gurur duyduklarını söyleyerek moral verdiler. Yurtdışı fuarlarında stand açtığımda beni yalnız bırakmadılar. Stand kurumundan müşterilere çay kahve servisine kadar yardım ettiler. Kısaca bir gün bile "öf" demediler. Anneannem 98 yaşında, annem 65 yaşında. Ar-Ge'den çıkan yeni ürünleri üretime sokmadan onların fikrini alırım. En çok beğenilen ürünlerimizde mutlaka onların katkısı vardır.
DAHA ÇOK YATIRIM
* Çalışmak sizin için ne ifade ediyor?
- İşine tutkuyla bağlı olan bir babanın kızıyım. Yıllarca babamın işine gidip geldiği günlerdeki mutluluğunu izledim, gidemediği günlerde mutsuzluğunu da gözlemledim. İşin insana verdiği mutluluk konusunda, babam bana hep en büyük örnek oldu. Bu yüzdendir ki ben, iş yaşamı içine girmeseydim bu kadar mutlu olacağımı düşünmüyorum. Çalışmanın sonucu, başarı ile sonuçlandığı zaman mutluluk duyuluyor. Para kazanma da başarı ile gelen bir olgu. Para kazandıkça daha çok yatırım yapılıyor, yatırım yaptıkça daha çok para kazanılıyor. 16 yıldır kazandığım her parayı tamamen işime harcıyorum, çalışıyorum, çalışıyorum, çalışıyorum...
Kadından kadına destek
* İZİKAD (İzmir İş Kadınları Derneği) kurucu üyesiyim.
* Bu dernekte diğer iş kadınlarıyla yaptığımız toplantılarda gündemimizde olan konuların başında, iş hayatında kadınlar için ev ihtiyaçlarının (yemek, temizlik, çocuklar) tamamen kadınlardan beklenilmesi, erkeklerin bu konulara yeterince ilgi göstermemesi ve tüm sorumluluğun kadınlarda olması geliyor.
* İş hayatına girerek kendi işini kuran ya da başka bir şirkette çalışmaya başlayan kadın sayısı artıyor. Bu artış ne kadar çok olursa, zorluklar da o kadar azalacaktır.
* Son yıllarda bazı bankaların ticaret ve sanayi odalarının kadın girişimcilere verdikleri destek, sektörde kadın girişimcilerin çoğalmasına neden oluyor. Örneğin, 4 yıl önce Akbank'ın düzenlediği "İhracatın Yıldızları" yarışmasında ödül almam bana ve şirketimizde tüm çalışanlara moral verdi.
* Çalıştığımız Freelance reklam şirketinin sahibi Güler Hanım'ın da kurumsallaşmamızda katkısı çok. Çalıştığım bankaların yöneticileri kadın. Yeminli mali müşavirimiz kadın, müşterilerimizin yüzde 99'u kadın, Türkiye'de tüm satış noktalarımızın sahipleri kadınlar. Biz kadınlar kendi aramızda gizli bir güç birliği yaparak zorlukların üstesinden geliyoruz.
* Markalaşma sürecinde dekorasyon dergilerine, gazetelere sürekli reklam vererek, röportajların da katkısıyla gündemde kalıyoruz. Yaptığımız yeniliklerden müşterilerimizi böylece haberdar ediyoruz.