Bundan dört sene önce Seul'e gittiğimde kendimi çok 'demode' hissetmiştim. Demode olmama imkan var mıydı? Elbette ki hayır! Sonuçta Batı'dan geliyordum üstelik de işim moda ve stil üzerine idi. Ama ilk hayal kırıklığım daha ülkeyi terk etmeden Atatürk Havaalanı'nda başladı. Koreli genç kızları görünce... Ama umursamadım, tarz kızların, erkeklerin olması son derece normaldi.
BATI'DA OLMAYAN BİR ŞEY VAR
İkinci şaşkınlığım Seul İncheon Havaalanı'na indiğimizde gördüklerim karşısında yaşandı. Esas şoku ise sabah olup, şehrin caddelerinde gezmeye başlayınca yaşadım. Kadınlı, erkekli herkes mi buram buram mı stil kokardı..! Çocukların sevimli stillerini saymıyorum bile. Farklı bir şey vardı Batı'da olmayan.
ÖZGÜN KOMBİNLER
Sıkıcılıktan, daha doğrusu klasiklikten uzak, bireysel yorumlar hakimiyetinde, cesaret, alışılmışın dışına çıkma olarak anlatabilirim Seul insanlarını. Birbirlerine benzemek yerine özgün olmayı tercih ediyorlar. Vetements'nın CEO'su Guram Gvasalia bir röportajında "90'larda Tokyo neyse bugün de Seul aynı konumda" diyor. Açtıkları 'pop up' mağaza ile Seul'a verdikleri önemi belirtiyor. Seul moda anlamında yeniliğe en fazla açık şehirler sıralamasında ön sırada. Güney Kore, Asya'nın Hindistan, Çin, Hong Kong'dan sonra lüks pazarda büyümede 4. sırada. Lüks markalara olan ilginin yanı sıra lokal tasarım markalarını da takip ediyorlar.
MARKA EGEMENLİĞİ YOK
Bu arada yeri gelmişken belirtmeliyim ki Güney Kore'de moda endüstrisinde yer alan markaların çoğu Samsung, LG gibi teknoloji devlerine ait. Kıyafetler bölgesel olarak üretiliyor, kendi büyük mağazalarında batılı markalara oranla daha düşük fiyatlarla satılarak daha hızlı bir geri dönüş elde ediyorlar. Hem ülkedeki tasarım ve moda markalarının oldukça fazla olması hem de ülkenin teknolojik liderliği Korelilerin çok daha hızlı bir şekilde trendlere adapte olmasına neden oluyor. Markaların dayattığını değil kendi zevkleri doğrultusunda, giyinen yeni bir jenerasyon var Seul'de.
ITIR GÜL ARAYICI