Müzisyen, gazeteci, yazar, denizci Turgay Noyan ve eşi Sevgi hanım bu haftaki konuğumuz. Yıllarca gazetemiz Yeni Asır'ın İstanbul temsilciliğini yapan turgay Noyan, aynı zamanda meslek büyüğümüz... Yeni kitabı Bir Aşk Dört Kuma ile okurlarının karşısına çıkan Turgay Noyan bu kitapta hem eşine hem de denize olana aşkını anlatıyor... Pek çok farklı işi bir arada sürdüren ama eşini ve ailesini hiç ihmal etmeyen Noyan bunun sırrını "çok sevmek" olarak açıklıyor... Noyan ile kitabını, deniz sevdasını ve uzun süren aşkını konuştuk.
- Öncelikle okuru bol olsun "Bir Aşk Dört Kuma"kitabınızdan biraz bahseder misiniz?
Kitabımız bizi anlatıyor. Yaşadıklarımız karşısında verdiğimiz farklı tepkileri, hissettiklerimizi, duygularımızı kendi tarafımızdan kaleme aldık. Sadece aşkımızın hikayesini değil, müzik dünyasından gazeteciliğe, yazarlığa uzanan bir ömrün getirdiklerini, götürdüklerini, ülkemizin geçirdiği kültürel değişimin etkilerini, denizciliğe olan tutkumu da okuyacaksınız.
- Turgay abi sizin hikayeniz nerede, nasıl başlamıştı?
Eşim Sevgi ile duygusal ilişkimizin başlangıcımız lise yıllarımızda oldu. Bugüne kadar iki evlat, torunlar, denizdeki macerelaramızla güzel anılar biriktirdik. Mutlu yaşamımıza devam ediyoruz şükür.
Turgay Noyan, deniz sevdasını ve yeni kitabını bir zamanlar birlikte çalıştığı Selahattin Ertaş'a anlattı.
- Kitabı okuyanlar, özellikle gençler için yol gösterici cümleler hangileridir?
Biliyorsun yıllarca üç, dört işle meşgul oldum. Ama eşimi, evimi, çocuklarımı asla ihmal etmedim.
Müzisyenliğimde, gazeteciliğimde, denizcilik işlerimde, her şeyin başında çok sevmek vardı. Yani iş olarak görmedim, hep sevdiğim şeyleri yapmaktan mutlu olmayı seçtim.
- Yarım asırı geçen mutlu bir evliliğiniz var. Bu kadar uzun sürdürmeyi nasıl başardınız?
Ben eşimi çok sevdim. Mutlu etmek için de elimden geleni yapmaya gayret ettim. Hayat dümdüz gitmiyor seviçnlerimizde mutlu olmayı, kötü günlerde de birbirimize yaslanıp çözümlere ulaşmaya çalıştık.
Sevgi Noyan:
Evlilik fedakarlık gerektiriyor. Bunu başarmak en zoru. Ama sonu mutluluk oluyor.
- E kumalar nereden çıktı?
Kumalar teknelerimdi. İlk yelkenli teknemizin adı adı Angustia'ydı.
Borç harç aldık işte. Bu birinci kuma. Satın aldığım diğer üç tekneye de sadece eşimin adını verdim: "Sevgi"... Bunu hem eşime hem de denize olan aşkımı anlatmak için yaptım...
- Denize olan tutkunuzdan bahseder misiniz?
Deniz ve tekne deyip geçmeyin.
Özellikle tekneniz varsa inanılmaz masrafınız vardır. Her yaz öncesi boya masrafı, yakıt masrafı, bakım masrafı büyük ve tahmin edemeyeceğiniz miktarlar. Ancak keyfi bambaşka. Günün en erken ya da akşam saatlerinde tekneden suya atlamak insanı deşarj ediyor. Ülkemizin en güzel koylarında demirlemek de öyle. Bir kaliteli yaşam biçimi bizim için...
- Bu satırları okuyup tekne almaya heves edeceklere neler tavsiye edersiniz?
Denizde yaşam çok farklı. Öncelikle heves başka şeydir tutkulu olmanız gerek. Merakla başlanacaksa küçük tekne alsınlar. Denizde yaşamın zorluklarını ve yanında güzelliklerini görsünler. Teknenin bakım maszrafları çok fazladır. Her dönem boyası, mazotu öyle araba gibi değil, depolar çok büyük, marina liman kiraları derken epey harcama gerek. Ha maddi olanakları müsaitse, denizi seviyorlarsa, tekne ya da yatla ülkemizi dünyayı gezmenin ve yaşam dünyası bambaşkadır.
Şiddetle tavsiye ederim. Bir de her gün deniz ürünleriyle sağlıklı besleniyorsunuz o da artı bir fayda.