• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Baraka BİRKAN YÜKSEL

Baraka

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 08.07.2017, 00:00

'Yılın en lüzumsuz filmleri' listesine en üst sıralardan girmesi muhtemel bir yapımla karşı karşıyayız bu hafta. Shack/ Baraka, vasat Hristiyanlık güzellemelerine bir yenisini ekliyor. Belki de en kötüsü ama!
Popüler Amerikan sinemasında din bir üst anlatı, değilse dahi bir yan hikaye, o da olmazsa bir misafir imge olarak her daim saygı görüyor, kendisine hikayelerde sürekli baş köşeye yakın bir koltuk gösteriliyor malum. İnancını kaybeden askerler, babalar, oğullar, polisler, itfaiyeciler vs. resmi geçidi olarak da okunabilir bu mecranın tarihi. Hatta icap ederse din adamları dahi makul bulunabilir trajediler neticesinde inancını kaybedip, yahut onu sorgulamak yoluyla tehlikeye atıp, öykü finallerinde yüksek orkestra müzikleri eşliğinde yeniden bulagelir.

KÖTÜ BİR ÖRNEK

Bilinen, sık tekrarı yüzünden baş ağrıtan ve fakat asla terk edilmeyen bu rotanın, Amerikan toplumunda belli bir hassasiyete denk geldiği, işe yarar bir satış stratejisi olarak kavrandığı ve çoğunlukla da haklı olunduğu muhakkak.Bu gerçeklik karşısında, kaçınılmaz bir karşılaşma söz konusu olduğunda sinemaseverin yegane beklentisi yüksek seyir zevki olabilir.
İyimser dimağlar, bir parça kıvrak bir senaryo ya da dişe dokunur bir teoloji tartışması, hiç değilse takip etmeye değer bir drama umabilir elbette.
Bu ahval ve şerait içinde 'Baraka'nın türün en pespaye örneklerinden biri olduğunu söylemek mümkün. Hatta söyledim bile.
'Shack'te; kızını kaybeden bir baba, tabii olarak bir varoluş krizi ile ağır bir depresyon eşliğinde acılar içinde kıvranıyor. Buna çok üzülen ve başına gelenler yüzünden kendisinin suçlanmasına da bir parça içerleyen 'Tanrı', acılı baba Mackenzie'yi bir hafta sonu boyunca şahane dağ evinde ağırlıyor. Evrenin, dünyanın, insanların yaratılış sırlarına ilişkin makul açıklamalar yapıyor, 'Neden kötülüğe izin verdiği' gibi eski defterleri açıp, sevgi dolu mesajlar veriyor. En nihayet baş karakteri aydınlanmış, gizemleri çözmüş ve öfkesini yenmiş bir halde yeniden kurtlarla dolu dünyaya bir kuzu gibi salıveriyor.

NİTELİKSİZ BİR FANTAZİ

Bunca prodüksiyon, bunca masraf, bunca gereksiz renk, ışık, efekt ve söz kalabalığında, hiç değilse üzerine kafa yorulmuş bir iki replik görmeyi umuyor insan. Öyle ya, 'Tanrı' ile arkadaşlık düzeyinde bir ilişki şansı yakalamış ve deyim yerindeyse kendi cehennemine düşmüş bir karakter var ortada. Sorulacak sorular açık, yanıtları ise böyle bir film için kader niteliğinde.
Heyhat!
Kaçak güreşen yönetmen, dişe dokunur tek kıvrımı olmayan öyküde 'Tanrı'yı siyahi bir kadın oyuncunun canlandırmasını yeterli bulmamızı rica ediyor. Mackenzie'yi ağırlayan ve unutulmaz iki gün geçirmesini sağlayan ekibin diğer üyeleri de oldukça manidar. Sıradan insan formlarında tasvir edilen 'Hz. İsa' ve 'Kutsal Ruh'un varlığı belki filmin kayda değer tek yönü. Çünkü temelsiz ve niteliksiz bir fantaziden, absürde doğru yuvarlanan filme bu anlarda en azından gülebiliyorsunuz.

AYKIRI GÖRÜNEN ÜÇLÜ

Üçleme'yi ilk anda aykırı bulunabilecek formlarda tanımlamak (Siyahi / kadın Tanrı, uzakdoğulu bir süper model görünümünde Kutsal Ruh ve ortadoğu kökenli yakışıklı Hz.İsa) filmin 'Bakın ne kadar zekice' diye bağırdığı bir mucitlik. Ama hikayenin klişe bataklığına saplanan akışına bu 'dahiyane fikir' de merhem olamıyor.
Son beyhude soruları ortaya bırakıp bitireyim. Mackenzie'ye yapılan, özel muamelenin sebebi nedir? Dünyadaki kötülük sorunsalına 'Tanrı'nın verdiği; "Ben karışmam, şeytanın işi" sığlığında yanıtın, bizatihi Hristiyan teolojisinin kendi ön kabullerini esnettiğinin, düalist tanrısallık fikriyle neredeyse paganizme savrulduğunun yönetmenimiz acaba fakında mıdır?
Bir de neden hep erkekler girer inanç krizine? Neden hep onlar dağılınca dağılır kalanlar. Neden hep onlar yeniden inançlarını bulunca bir araya gelir ailenin diğer fertleri. Bir trajedi anında en ağır yükü erkekler sırtlanır, en ağır depresyonu onlar yaşar, en yoğun felsefi iç çatışmalarla onlar girer diye bir kaide mi var? Sorarım size fırsatlar ülkesinin sinema insanları;
Allah buyruğu mu bu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA